Güzellik yapmak gerek
kendine… Elinden geldiğince
tabii… Bunu kimsenin bilmemesi çok iyi olur. Bilirlerse o güzelliğine
mani olmak için ellerinden geleni yaparlar. Kendine bile söyleme, sürpriz yap.
Mutlu et kendini. Bir sürü mut olsun hayatında…
“Zevkler ve renkler tartışılmaz” diye
bir şey
var. Sorun da şu ki:
Herkes bunun üzerine tartışıyor. Bir farklılaşma çabası var ki sormayın gitsin. Bu kadar da
kepazelik olmaz. “Şunu sevmiyorum”, “Şunu beğenmiyorum.” gibi cümleler
kurarak dikkatleri üzerilerine çekmeye çalışırlar. Aptal olduklarının farkında değiller
ama ben onları dinlemeye bayılırım.
Konuştukça
batarlar, anlattıkça başa
dönerler, biraz da olsa mutluyken; mutsuz bir şekilde kalkarlar masadan. Stres yaparlar, ertesi gün
yüzlerinde bir sürü sivilce, sonra migren ve türevleri.
İnsan
kendini lağım
çukuruna atmak için ancak bu kadar zorlar. İsteyen istediğini bulsun. Ne hali varsa görsün ama etrafındakilerin
bundan etkilenmesinden rahatsızım. Suçlu olana hak ettiği ceza
verilsin, ama kurunun yanında yaş yanmasın. Yaş olan tam yaş olsun ki, ateşten etkilenmesin.
O kadar ucuz kuruntularımız var ki, sahiden gülünecek haldeyiz. Biraz sorgulamak
aydınlatmıştır
bizi, en azından sabah erken kalkınca, günün doğuşuna şahit olup, kendini tamamen güne adapte etmek gibi.
Rahatsız olanı selam bile vermemeli. Bir de “Sevilmeyen biriyim.” Cümlesini söylerken
bir tür büyüklenmeleri var. Neyin tavrıysa artık… “Amaaan sende her iki ayaklıdan insanlık mı bekliyorsun?”
diyeceksiniz. Valla ne diyeyim. Siz de haklısınız.
Servet SAYGINOĞLU - İki Ayaklılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder