8 Nisan 2012 Pazar

Karar Vermek


Karar vermek, kimin adına, neyin adına karar vermekten bahsediyorsun kardeşim? Senin aklın başında mı? Keşke başında olsa… Bizim akıla ihtiyacımız var tabi. Ama kendi aklımızı fark etmeye ihtiyacımız var. Bir başkasının olmayan aklını bize vermeye, kendi yapamadıklarını bize yaptırmaya çalışmasına değil. Kendinde olmayan bir şeyi fark ettiysen, o olmayan şeyi nasıl bulabileceğini de bilmek için uğraşman gerek. Öyle kolay kolay bitmez bu muhabbet, işin içinden çıkmak için kafanı biraz yorman gerek.

Yormayınca ne oluyor? Dur cevap vereyim; beden gücüyle çalışan biri olduğunu düşün… İki ay boyunca çalışmama sonrasında aniden ağır bir işe girersen eğer akşamı getiremeden olduğun yerde çökersin, üzerinden tank geçmiş kurbağa gibi olursun. Bu kadar açık ve net! Öncesinde günlük belli birkaç saat çalışırsan birkaç gün içerisinde bunu birer ya da ikişer saat arttırabilirsin. Bunun yorgunluğu hissedilmez bile. Kafa çalıştırmak da bir nevi beyin çalıştırmak gibi, düşünmek demek beyin sporu demektir, tabi büyük bir sorun var ortada. O da şudur iki nokta üst üste: Beyin yorgunluğu vücut yorgunluğuna benzemiyor. Yani uyumak beyin yorgunluğunu kolayca almıyor, onun için kafanı rahatlatıcı şeyler bulman gerek. Kimi bunu birkaç tane müzik dinleyerek yapar, kimi çıkar açık havada dolaşarak yok eder, kimi de açar bir film izler bir de bakar ki şarj olmuş. İnsan, beynini dinlendirici şeyleri birer birer keşfetmesi lazımdır. Çünkü bir uzun yol şoförü bile aklında bir sorun varken o yolu bir türlü bitiremez olur.

Aklına takılacak şeylere karar verebilecek boyuta ulaştırman gerek kendini… Bir şeyi illa ki aklında tutacaksın diye bir kaiden olmasın. İstediğin şeyi sana istediğin zaman hatırlatacak bir not defteri ya da telefonun mesaj bölümünü kullanmaya ihtiyacın var. Bu senin faydanadır. Aklında tutmaya çalışmak; yeniden öğreneceğin şeyleri engellemeye çalışır, çünkü sürekli onu unutmamak için çabalarsın, unutmak istememek bile unutmayı kolaylaştırır. Eninde sonunda unutursun, sonra hatırlamaya çalıştığın sürede öğreneceğin şeyleri kaçırmış olursun. Çok basit anlatıyorum ama bir o kadar zor işte.

Zor olanı kabul et, zoru başar ki kendi gözünde biraz kıymetlen. İmkânsıza oynanmaz. Hiçbir destek almadan zıplayıp kafanı on bin fitte uçan uçağa vuramazsın, imkânsız olan budur. Ya da bir duvarın önünde oturup oradan bir kapının açılmasını beklemek gibi. Zor olana gelecek olursak; kapının önünde beklersin, ya da o kapıya kırk tane kilit vurulmuştur, onların açılması çok zordur. Ama imkânsız değil, kilit nasıl vurulduysa oraya, bir şekilde açılır. Açmak için sabır gerek, sebat gerek, özellikle de o kapıyı açmak için kapıyı açmaya karar vermek gerek…
Haa unutmadan, bu konuyu geniş bir zamanda daha ayrıntılarıyla yine konuşuruz, sırayla, adım adım...

Servet Saygınoğlu – Karar Vermek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder