Herkes kendini biraz terzi olarak görür. Karşısındakinin
düşüncesine göre bir kılıf diker ve ona giydirir. Bir daha nerede görürse
diktiği kılıftan tanır karşısındakini. Şimdi şöyle bir durum var. Yazılarım ve
sözlerimden dolayı bana kılıf uydurmaya çalışanlara bir cevap vermek isterim.
Dindar bir aileden geliyorum, doğuda büyüdüm. Bulunduğumuz yerlerde okul
haricinde hiçbir tane insanın Atatürk’ü sevdiğini görmedim. İçki-sigara
durumunu insanlar o kadar farklı boyutlarda düşünüyorlar ki inanamazsınız. Her alkol
kullanan kişinin meyhane hayatı olur mu? Olmaz, mümkün değil. Her sigara içen
kişi esrar içer mi? Bu da mümkün değil. Sorunumuz şudur; “Düşünmek.” İnsanlar
olarak düşünmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Biraz da olsa kafamızı
çalıştırmak suçmuş gibi geliyor.
Pardon tam tersi. Şuçmuş gibi olursa şayet, insanlar bu
tür yasakların üzerine yürümek ve kendilerince bir şeyler başardıklarını
ıspatlamak isterler. Ailem de, çevremde girdiğim ortamların hiç birinde Atatürk
adına adam akıllı bir kelime edildiğini duymadım. (Okul haricinde) Şimdi neydi
bu kadar Atatürk’ü yerin dibine sokmayı sağlayan? Onun yaptıkları mı? Yoksa
bizim keyfimizce uydurduğumuz kılıflar mı? On sekizimde İstanbul’a geldim.
Birkaç arkadaşım vardı, mücadele edemediler, başaramadılar ve memlekete geri
döndüler. Onca arkadaşımdan hiçbiri kalmadı. Beni sınırlayan hiçbir şey yoktu.
İstersem her şeyi yapabilirdim, tinercilikten hırsızlığa, hafızlıktan-imamlığa
kadar. Okumayı seçtim. Hayvanlar gibi çalıştım ama akşam eve gelince üç-beş sayfa
da olsa kitap okudum. Hal böyleyken yeni insanlarla tanıştım. Yeni ortamlar,
yepyeni şeyler. On sekizime kadar memleketim haricinde hiçbir şehir gezmemişken
şimdilerde ise Türkiye’de gezmediğim en fazla yirmi şehir kaldı gibi. Okudum,
merak ettim, sormaktan hiç çekinmedim. Yanlış olanı bile bile yaptım.
Yanlışların nasıl yapıldığını öğrendim. Hep öğrenmekle ilerledim. Anlatılanı
dinledim ama sonrasında gidip gerçeğini araştırdım ve kabullendim.
Ülkem insanları ister aziz olsun, ister züppe; bu tutumları Atatürk’ün yaptıklarını hiçbir
şekilde inkâr etmeye yetmez. Bu benim Kemalist olduğumu göstermez. Ben
yazar’ım. Hiçbir şekilde Sosyalist, Komünist, Kemalist, vb. hiçbir kılıfın
içerisine girmem. Girmemekte de ısrarcıyım. Taraftar olduğunuzda, taraftarı olduğunuz
bünyenin yanlışlarını görmezsiniz. Sevgili gibi düşünün. Sevdiklerimizin
kusurları daima hoş gelir bize. İşte ben kimseyi sevgili olarak göremem. Hiçbir
partiye ya da takıma taraftar olamam. Taraftarı olursam kusur göremem. Kusuru
görmezsem ötekilere karşıt biri olmuş olurum.
Neredeyse her türlü ortama girdim. Birileri esrar
içerlerken oturdum yanlarında sohbetlerine eşlik ettim ama içmedim. Camiye
gittim, takkemi takarak namazımı kıldım. Ateistle sohbet ettim, çay-kahve
içtim. Benim kitabım insandır. İnsanları okumaya çalışırım. Neyin ideolojisi,
neyin taraftarlığı bu! Hele bi grip ol bakalım. Yatalak ol birkaç günlüğüne…
Gör bakalım taraftar olduğun kişiler ne kadar umurunda olacak. Bir saniye sonra
yaşamaya dair emin olduğun bir şey yok. Ne yoluna gitmeyi istersin. Taraftar
olarak mı? Yoksa kişileri ayırt etmeden kendi muhaseben ile doğruları ortaya
çıkarmak mı? Ben bir buz kalıbıyım. Her ortam benim için bir okyanustur.
Atlarım içerisine, eritirim orada kendimi, varlığımı hissettirmem. Törpülenme
meraklısı değilim, sivrilmem. Ortamdan biriymiş gibi davranırım. Böylece onları
anlamaya çalışırım. “Erkekler aynıdır”, “Kadınlar aynıdır.” gibi söylemleri
ancak mankafalar söyler. Hiçbir insan yoktur ki birbirine benzesin, cesetleri
haricinde… Cesedi benzese bile parmak izi benzemez, kokusu benzemez. İnsan
biraz da olsa kafasını kullanacak ve gerçekçi olmaya bakacak.
“Oldu” ile “Öldü”ye çare yoktur. Demem o ki; “Bu neden
böyle oldu” şeklinde değil. Olan olmuş zaten, “Bunu nasıl düzeltebiliriz.”
Şekilde tüm şıkları ve jokerleri çözüme kullanmak gerek. Beni sınıflandırmak
isteyen de şöyle sınıflandırsın; Sağcı ile sağcı, solcu ile solcu olurum.
Faşist olmam, mümkün değil! Aziz ile aziz olurum, cahil ile cahil. Lakin
aptallarla işim olmaz. Dindar ile de sohbetim olur, dinsiz ile de. Fakat din
düşmanları ile aynı ortamı paylaşmam. Ya onlar defolur, ya da ben. Genelde
defolmaktan yana olurum, koltuklarını soğutmasınlar. Bu yazıyı okuyan kişilere
sesleniyorum; hepinizin elinde birkaç metre kumaş var. Makas da var.
İstediğiniz şekilde bir kılıf dikebilirsiniz bana. Bu ülkede Can Dündar, Yılmaz
Özdil, Aziz Nesin, Uğur Mumcu ve daha onlarca yazarı tamamen benimsemedi, beni
de benimsemezlerse üzülecek değilim. Kendimi henüz yola çıkmadan buna
hazırlamıştım. Saygılar, selamlar.
-| Servet Saygınoğlu – Kendini Terzi Olarak Görenler |-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder