29 Nisan 2012 Pazar

Soğuk Hava Dersleri


Bilinçaltında derslere karşı bir uzaklaşmışlık vardı. Bu sayede sınıftaki ahşap sıralar kuş tüyü yataktan daha güzel gelirdi uyku için. Beş dakika uyku için kafamı kırdırmaya razıydım. Başarılı bir öğrenci olmama rağmen dersleri günahım kadar sevemedim. Okul, benim için koyun gibi güdülmenin yeriydi. Kafanı kaldırdığında çobanın sopasından nasiplenirdin, kaçarın yoktu. O nedenle önündeki yazıyı yazman ve dersi ezberlemen gerekirdi.

Sınav bittikten sonra otomatik olarak beyinden “delete” yapardın öğrendiklerini. Ben bu oyunu hiç ama hiç sevemedim. “Bir şeyler yapmam lazım” diyordum sürekli. Yetenekli biri olduğumu düşünüyordum. Ama yeteneğimi kullanacağım hiçbir ortam yoktu. Olduğum yerde kaldım ve içim içimi yiyip durdu. Kışın o soğuk günlerinde yaklaşık bir buçuk saat yol yürüyorduk okula gitmek için,  kurtlar gelse halimiz zaten dumandı.

Cesedimizi görseler, belki ağlamaları dinerdi. Belki onu bile bulamazlardı. Demek ki yaşayacağım ve bunları insanlara anlatacağım günleri görecek kadar yaşamaya ömrüm varmış. O da güzel. Evim soğuk, ısıtıcıyı da fazla yakamıyorum. Fatura kabarıyor. Yazı yazmakta zorlanıyorum, elim üşüyor. Acaba sıcak yuvam olsa, yazacak kadar kendimi mutsuz hissedebilir miydim? Onu da düşününce anlıyorum ki; sıcak yuvada yayılır uyurdum, uzanırdım, sıcağın keyfini çıkarırken yazı yazmak aklımın ucundan dahi geçmezdi.

[ Servet Saygınoğlu – Soğuk Hava Dersleri ]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder