
Kalem gibi yazmak için sürünmek gerek bu hayatta. İz mi bırakmak istiyorsunuz, sürüneceksiniz kardeşim. Öyle hoplama-zıplamalarla yürümüyor bu işler. Yaşamak, yaşamayı öğrenmek ne kadar zaman alıyor biliyor musunuz? Bir ömür. Yılmamak, işte bu en zorudur. Ama imkânsız değil işte, yürüdükçe, nefes alabildiğince ardından gitmek. Bırakmamak onu, önce resimlemek, ardından sürekli göreceğin bir yere bırakmak, bakarak onu hatırlamak gerekir. Yarın olunca gece bitti, dün dünde kaldı gibi değil. Dündeki isteğin kadar, sarılmak ona sıkıca, yolda, bahçede, tarlada, trafikte, yerken, içerken, uyumadan önce görmek onu. Ona doğru ilerlediğini her adımda bilmek. Neyin davasındayız, neyin peşinde koşuyoruz. Bu hayatımızı tanımlayacak, hayat felsefemizi tanımlayacak kadar söyleyecek birkaç şeyimiz yok mu? Olsun ama. Olması gerek.
Yemek yapmak gibi, dışarıdan yiyecek bir şeyler söyleyecek kadar paranın olmaması gibi. Yemek yapmaya kendince mecbur olmak gibi, her öğün “Kahvaltı kahvaltı nereye kadar?” Bu sofradaki görüntü aşinalığını değiştirmek gerek. Bu yaşamın bazı yerleri için geçerli değil tabi. Bir yastığa baş koymanın monotonluğu olmaz. Eskiyi atıp yeniyi almak gibi bir şey değil. Var olana verilmesi gereken anlamların en büyüğünü verebilmek. Bazen bir cümleden çıkarsınız yola, kocaman bir hayat oluşturursunuz. Bazen de bir kibrit çöpü size yüzlerce hektarlık bir ormanın inşaat yapılmak için yandığını hatırlatır ve bilinç eksikliğini hissederek doğaya verdiğiniz zararı fark etmiş olursunuz.
Uyanmak gerek! Uykudan değil, uyuyor olduğumuz yüzlerce durumdan, hayat şartlarından, sıkıntılarımızdan, dert ettiğimiz ucuz problemlerimizden, ailemize küskünlüğümüzden, dostlara dargınlığımızdan, sahibinin bahçesini korumak için bizi ısırmaya çalışan köpeğe kin duymaktan, moral bozmakla yol kat edileceğinden, alışveriş yaptığımız bakkalın pahalı satıyor olduğundan, haksızlığın önünde eğilmekten, emeğinin karşılığını almamaktan, borçlarını ödememekten, kendini unutmaktan, insanlığı unutmaktan, bencil olmaktan, her olaya sadece kendi çerçevenden bakmaktan, ‘Bana değmeyen yılan bin yaşasın’ gözüyle bakmaktan ve bunlar gibi binlerce uykudan uyanmak gerekiyor. Uyanmalı karanlık olarak gördüğümüz körlüklerden. Gözlerini kapatan için her taraf karanlıktır.
“Gözlerini kapatıyorsun diye “Güneş yoktur” diyemezsin. İçinde bulunduğun karanlık, yalnızca senin karanlığındır. Suçu güneşin olmayışına değil, kapatmış olduğun gözlerinde ara, kendinde ara!” (117. Aforizma)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder