Çocukların
hayallerini ellerinden alamazsın. Almaya kalksan, başına mutlaka bir şeyler
gelir, hatta elin kırılır. O hayalleri almaya çalışan ellerin… Zarar vermek
istiyorsan istediğin kadar kendine zarar verebilirsin. Ama bir başkasına zarar
vermene ne izin veririm, ne de tahammülüm olur. Yani durum “Ne halin varsa gör!”e geliyor. Söylüyorum, anla.
İçimizdeki sevgi ve öfke çoğu zaman birbirine karışıyor ve saçmalıyoruz. İkindi
uykusundan uyanıp sağa-sola bön bön bakarak, önümüze gelen çorbayı
yudumladığımız anda “Tuzun içinde neden
çorba yok” dememiz gibi. “Çorbanın
içinde neden tuz yok?” diye sormak
yerine…
Uludere depremi oldu 5.3…
Büyük geçmişler olsun insanlığa ve orada yaşayanlara. Şu yorum yazma olayı
dediğimiz durum. “El alemin ağzı çuval
değil ki büzesin” olayından ibaret. Herkesin, her şey hakkında yorum
yapması kaçınılmaz bir halde. Herkes her şeyi biliyorum havasında olduğu için
bilmiyor oldukları konularda da ısrarla konuşarak altta kalmama gereksinimi
duyarlar. İyice rezil olmuşlardır ama bunun farkında olamayacak kadar ahmaklar.Sanal
haber platformlarında olan depreme karşı yapılan yorumları görünce insanların
ne kadar zalim, ne kadar rezilce duruma düştüklerini gördüm. “Beter olsunlar.”,”Şehitlerimizin kanı yerde
mi kalacaktı.” ,“Allah’ın sopası yok ama depremi var.” “Keşke 10.0 şiddetinde
olsaydı.”
Merak etmiyor değilim. Bu tür yorumları yapanları yetiştiren aileler nasıl
ailelerdir acaba? Ne tür kitaplar okurlar, nerede ne yer, ne içerler diye
düşünüyorum. İnsan, insanlığından çıkmak için ancak bu kadar çaba gösterebilir.
Bunca günahsızın suçu nedir kardeşim?
Vizyonları o kadar dar ki, “Doğu”,
“Güneydoğu” deyince akıllarına sadece terör geliyor. “Hepsi yerin dibine batsın” diyorlar. Şimdi kibrit çöpüne düşman
olan kişinin, öfkesini ormanları yakarak gidereceğini düşünmesi ne kadar akıl
işidir? Tekdüze çalışan beyinlere yazık. Ülkeyi bölen bölene… Tek bir
çatı altındaydık, mutluyduk. Bir aile sofrasında oturuyorduk tüm ülke olarak… O
kadar nifak soktular ki, şehirler değil, aileler de bölünmeye başladı.
Başkalarının galeyanına gelerek ne de çabuk uzaklaşıyoruz sevdiklerimizden… Ne
durumda olduğumuza bir bakalım.
Ülkemizdeki insanlar artık nereli olduklarını da kabul etmez oldular. Bir iki
tane kütüğün, o memleketin adını kararması sayesinde… Adam Giresun’luyum
diyemiyor. Bulancak’lıyım diyor. Sakarya’lıyım diyemiyor, “Hendek’liyim” diyor.
Ve daha bunun gibi onlarcası… Bu kadar bölecek duruma geldiler işte. Yakında şu
memleketin, şu ilçesinin, şu mahallesindenim diyecekler. Konutlar arası
bölünmeye kadar gidiyor. Bölmeye, bölünmeye giden yolunuz açık olmasın.
Servet SAYGINOĞLU - Çıkarma, Çarpma,
Bölme!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder