7 Ağustos 2012 Salı

Çıkarma, Çarpma, Bölme!

Çocukların hayallerini ellerinden alamazsın. Almaya kalksan, başına mutlaka bir şeyler gelir, hatta elin kırılır. O hayalleri almaya çalışan ellerin… Zarar vermek istiyorsan istediğin kadar kendine zarar verebilirsin. Ama bir başkasına zarar vermene ne izin veririm, ne de tahammülüm olur. Yani durum “Ne halin varsa gör!”e geliyor. Söylüyorum, anla.

İçimizdeki sevgi ve öfke çoğu zaman birbirine karışıyor ve saçmalıyoruz. İkindi uykusundan uyanıp sağa-sola bön bön bakarak, önümüze gelen çorbayı yudumladığımız anda “Tuzun içinde neden çorba yok” dememiz gibi. “Çorbanın içinde neden tuz yok?”  diye sormak yerine…

Uludere depremi oldu 5.3…
Büyük geçmişler olsun insanlığa ve orada yaşayanlara. Şu yorum yazma olayı dediğimiz durum. “El alemin ağzı çuval değil ki büzesin” olayından ibaret. Herkesin, her şey hakkında yorum yapması kaçınılmaz bir halde. Herkes her şeyi biliyorum havasında olduğu için bilmiyor oldukları konularda da ısrarla konuşarak altta kalmama gereksinimi duyarlar. İyice rezil olmuşlardır ama bunun farkında olamayacak kadar ahmaklar.Sanal haber platformlarında olan depreme karşı yapılan yorumları görünce insanların ne kadar zalim, ne kadar rezilce duruma düştüklerini gördüm. “Beter olsunlar.”,”Şehitlerimizin kanı yerde mi kalacaktı.” ,“Allah’ın sopası yok ama depremi var.” “Keşke 10.0 şiddetinde olsaydı.”

Merak etmiyor değilim. Bu tür yorumları yapanları yetiştiren aileler nasıl ailelerdir acaba? Ne tür kitaplar okurlar, nerede ne yer, ne içerler diye düşünüyorum. İnsan, insanlığından çıkmak için ancak bu kadar çaba gösterebilir. Bunca günahsızın suçu nedir kardeşim?

Vizyonları o kadar dar ki, “Doğu”, “Güneydoğu” deyince akıllarına sadece terör geliyor. “Hepsi yerin dibine batsın” diyorlar. Şimdi kibrit çöpüne düşman olan kişinin, öfkesini ormanları yakarak gidereceğini düşünmesi ne kadar akıl işidir? Tekdüze çalışan beyinlere yazık. Ülkeyi bölen bölene… Tek bir çatı altındaydık, mutluyduk. Bir aile sofrasında oturuyorduk tüm ülke olarak… O kadar nifak soktular ki, şehirler değil, aileler de bölünmeye başladı. Başkalarının galeyanına gelerek ne de çabuk uzaklaşıyoruz sevdiklerimizden… Ne durumda olduğumuza bir bakalım.

Ülkemizdeki insanlar artık nereli olduklarını da kabul etmez oldular. Bir iki tane kütüğün, o memleketin adını kararması sayesinde… Adam Giresun’luyum diyemiyor. Bulancak’lıyım diyor. Sakarya’lıyım diyemiyor, “Hendek’liyim” diyor. Ve daha bunun gibi onlarcası… Bu kadar bölecek duruma geldiler işte. Yakında şu memleketin, şu ilçesinin, şu mahallesindenim diyecekler. Konutlar arası bölünmeye kadar gidiyor. Bölmeye, bölünmeye giden yolunuz açık olmasın.

Servet SAYGINOĞLU - Çıkarma, Çarpma, Bölme!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder