17 Ağustos 2012 Cuma

Deprem ve Bayram Arası


Mektup neydi? Ben mektubu çok özledim. En kısa sürede, bir arkadaşıma mektup yazıp yollamak istiyorum. Söz uçar, yazı kalır, yolladığın mesaj da silinir. Ama mektubun yeri bambaşkadır. Herhangi bir tanıdığımıza yazma gereğinde bulunmasak da kendimize yazalım. Bugünkü ruh halimiz, bayram telaşımız, beklentilerimiz, içinde olduğumuz sıkıcı durumlar ve sevinçlerimizden bahsedelim satırlarda.

Geçmişten bugüne kadar sakladığımız onlarca eşyamız vardır. Onların arasında bu mektuba bir yer vermek zor olmaz sanırım. Hem de böyle bir günde. 17 Ağustos depreminin yıl dönümü ile bayramın arasında kalan bir günde. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirinden “Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.” satırı güzel bir başlık olabilir yazınıza.

Yılbaşı arifesinde bir ileti yazmıştım. Bilenler bilir. Umarım bu dediğimi uygulamışlardır. 1 Ocak’tan başlayarak 31 Aralık’a kadar geçen 365 gün içerisinde “Bugün çok güzel bir gündü” dediğimiz günlerin takvim yapraklarını saklamak… Yıl bittiğinde biriktirdiğimiz takvim yapraklarını sayarak o yıl içerisinde kaç gün yaşadığımızın ortaya çıktığına değinmiştim. Umarım takvim yaprağı biriktirenler vardır.

Birkaç yıl önceki notlarıma, yazılarıma bakıyorum. O gündeki kendimi görüyorum. Zamanın ilerlemesi, kendimi ne kadar geliştirdiğim, neleri yitirdiğim, sevinçlerim, hüzünlerim“Neydim”, “Ne oldum”, “Daha ne olacağım.” gibi soruları getiriyor aklıma. Dünya düne göre daha kötü kalıyor hep, nüfus artıyor. Kalabalıklar içerisinde kimi zaman kayboluyoruz. Ya da kaybettiğimiz kendimizi o kalabalıklar arasında buluyoruz.

Bugün kısa bir süre dolaşmaya çıktım… Giyimleri, hali vakti yerinde olan insanların suratları daha asıktı. Benizleri soluk ve bir telaş içerisindeydiler. Bir yerlere yetişme çabası, alışveriş, huzursuzluk ve belirgin bir moral bozukluğu… Kimileri de kendine fazla vakit ayırdığı için sapıtır. Hayatın içerisinde vasatı yakalamanın faydaları saymakla bitmez. Ama iyilik ya da kötülük konusunda ortada olan, yalan olur. Yanından geçtiğimiz mekânlarda çoğunlukla kadın kadına sohbet edenler vardır. Nadir olur erkek erkeğe muhabbetler.  Kadın, bir arkadaşı ile sohbet ederken kocasından yakınabilir ama erkek asla eşinden yakınmasını bir arkadaşına anlatmaz. İçine atar. Belki de bu yüzden erkekler daha çabuk ölüyordur. Biriktirmekten.

Hepimizin rahatlamak için bir şeyler yapmaya ihtiyaç duyarız. Erkek; rahatlamak için sevişmeye, kadın ise rahatlamak için sohbet edecek birine ihtiyaç duyar.

Bayram arifesine geldik. Temizlik işleri de bugüne kadar kalmaz. Artık baklava börek açanlar benim yerime de yesin bir şeyler. Bayramı bibaşıma geçireceğim. Kapımı çalan, eli boş gelmesin. Hadi kolay gelsin.

Servet SAYGINOĞLU – Deprem ve Bayram Arası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder