7 Mart 2012 Çarşamba

Yolundan olacağına yılan ol, yolundan olma!



Zehir damladığını görmedim yılanın ağzından, sıradan bir hayvan gibi, hatta en aşağıdaki bir hayvan olduğunu bilerek gururla sürünüyordu. Yılmıyordu sürünmekten, elbet bir gün ayağa kalkma umudu da yoktu, istediği yere sürünerek gidiyordu. Etrafına bakıyordu bazen, koşarak ilerleyen kediler, uçarak giden kuşlar vardı, kimileri yorulup bir köşeye otururken o yorgunluğunu hissetmeden yürüyordu. Biliyordu onlardan daha alçakta olduğunu, alçakta olmanın ve yüksekleri arzulamanın nasıl bir şey olduğunu yaşamak için kaldırıp başını bakıyordu yükseklere, çıkmama gibi bir şansı yoktu.

İstemişti, yorulmak nedir bilmiyordu. Neydi bu kadar onu cesaretiyle baş başa bırakan diye sormak akıllara gelmiyor değildi. Kararlılık... Başka şansınızın olmadığını düşündüğünüzde gitmeniz gereken bir yol varsa durmaksızın o yolda ilerlemeye devam edersiniz. Yılan da öyleydi, istemişti, başka şansının olmadığını anlamıştı. Herkes ona kötü gözle baktı, o duymadı kimseyi, yanından geçenler el sallıyorlardı ona, sende yorulacaksın gibisinden bakıyorlardı, gülümsüyordu sadece söylenenlere. Yapamazsın, yorulursun, çıkamazsın o yükseklere, nice senin gibi yılanları gördük. Senden daha yiğitler gördük, yolun yarısında susuzluğa dayanamadılar, acı çektiler, yola öldüler. Zirvelere gözünü dikmek senin neyinedir? diye onlarca hikayeler anlatırdı aslanlar, kaplanlar ve kediler ona.

Kuşlar hiç yaklaşmazdı bile. Üzerinden geçerken sadece kafalarını eğip bakarlardı, yanlarındaki eşleri ile birlikte keyifle süzülerek yollarında uçuşlarına devam ederlerdi. Yılan vücudunun yorgunluğunu unutmuş sadece yanındakileri dinliyordu, her ne kadar nefes nefese kalsa da aklına dinlenmeyi getiremedi, korktu bir daha kalkamamaktan. Korkuları sürekli başına sarıldı, yolunu kesti umudunu kırmak için. Anladı, biraz daha ilerledikten sonra anladı korkmaması gerektiğini ve sürünmeye devam etti, güçlüydü. Yorulmamalıydı.

Zirvenin yarısında dinlenmeye karar verdi, yolunun üzerinde küçük bir çukur vardı ve su doluydu içi, anladı ki, yola devam etmek istiyorsa mutlaka onu bu yolda koruyacak, ilerilere taşıyacak ihtiyaçlarını bulabilecekti, o anda bunu anladı. Derinden birkaç yudum su içtikten sonra biraz kendisine sarılıp bekledi. Arkadan gelenler yılana rastlayınca birbirlerine bakarak kahkahalar attılar. “Bizim ayaklarımız var, gideceğimiz yere yavaş yavaş, güle eğlene gideriz. Neyine güveniyorsun? Olmayan ayaklarına mı? Yoksa hayali kanatlarına mı?” diyerek kahkahalar attılar. Yılan hiç ciddiyetini bozmadı. Onunla uğraşmamaları için pes ettiğini ve oturduğu yerde ölümü beklediğini söyledi. Ötekiler yollarına devam ettiler. Unutmayın, birkaç dinlenme sonucunda varacağınız yere daha erken varırsınız. Dinlenmeyen ise yavaş ilerlemek zorunda kalır, durmak onun için büyük bir korkudur, cesaretinin bitişidir. Güç lazımdır ilerlemek için. Lakin; Umut yoksa, ne sabahın geleceğine inanılır, ne de günün birinde ölüneceğine.

Yılan dinlendikten sonra yavaş yavaş kendini yormadan yoluna devam eder. Yolda ilerlerken ona kahkaha atanları yorgunluktan adım atamayacak kadar güçsüz olduklarını görür ve tebessümle geçer yanlarından. Her gülenin başına gelir, güldüğü. Günü geldiğine kendisine gülünür bu kez. Zaman kaygandır, çabuk geçer. Kiminin ayağını kaydırır, kimini de yolundan caydırır. Zamandan korkan, her şeyden korkar. Ve azmini yitirmeyen yılan, bütün hayvanlardan daha çok mola verdiği halde en erken zirveye o varır. Ve her yaklaşanı zehri ile yolundan çevirir.

Servet Saygınoğlu – Yolundan olacağına yılan ol, yolundan olma!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder