Mezarlıklar, mevziler her şeyi gördüm orada. Atatürk’ün
saatine merminin çarptığı yeri de. Mezarların tabelalarını okumaya başlayınca
her memleketten gençlerin isimleri vardı. Kürtü, türkü, lazı, çerkezi, alevisi,
sünnisi ve binlerce dilden, dinden ve ırktan insanlar… Ben orada sadece vatan
için, namus için mücadele edenlerin mezarlarını gördüm. Ne çileler çekmişler,
kaç gün yaralı kalmışlar, “Çanakkale içinde, bir kırık servi, kimimiz nişanlı,
kimimiz evli.” diye geçiyor şiirde. Anadan, yardan vazgeçtiler. Acı çektiler.
Şimdiki gençlerin parmaklarında küçük bir sıyrık olsa öper ağlarız neredeyse.
Onlar neydi peki? Seyit onbaşı, 270 küsür kiloluk top mermisini taşıdı
sırtında.
Şimdiki insanlara bakın bir de… Aynada kendinize bakın,
caddelerde yürürken insanların yüzlerini seyredin. Kimin ne kadar derdi var? Ne
kadar sorunu var? Şimdiki genç kızlardan kaç tanesi savaş olsa sevdiğini
gönderir gururla? Çanakkale deyince yutkunan insanlardanım! Fırsatınız olup da,
ömrünüzde bir kez dahi olsa gidip görmez ve kendinize tokat atarak uyanmazsanız
eksiksiniz, eziksiniz demektir. Mekânları cennet olsun. İnsanlığa kısa bir öğüdüm vardır; Nankör
olma! Bugün yatağımızda huzur içerisinde uyuyabiliyorsak onların sayesindedir. Onlar
gibi olmaya çalışın demiyorum. Onları utandırmayın yeter. En azından “Kimler
için savaştık?” diye sızlamasın kemikleri.
Servet Saygınoğlu - Çanakkale Geçilmez!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder