30 Mart 2012 Cuma

Anlayanlara İhtiyacımız Var.

Bırakın şimdi elinden oyuncağı alınmış çocuksu moral bozukluklarını. İki gün sonra aklınıza bile gelmeyecek. İncir çekirdeğinde kaybolacak kadar kendimizi küçültmeye çalışırız. Halbuki büyüklüğümüzün farkında olsak, neler yapabileceğimizin farkında olsak kendimizden korkmaya başlarız. İnsan kendini ne zaman fark edecek? Hemen küsmeler, darılmalar, gücenmeler başlıyor. Bu kadar basit mi? Kıymet vermek zor olmamalı, insan bunu kabul ettirmeli kendine. 


Güçlü olduğunu bir başkasına değil, kendine söz geçirerek ıspatlamalı. Büyüklük. Neye göre, kime göre, ne anlamda, nasıl bir büyüklük. Bunları birer birer analiz yapmalı. Soru sormak kolaydır? En kültürsüzün bile bu hayata soracak milyonlarca sorusu vardır elbet. Peki kaç tane soru sormuştur kendine? Kaç soruya çözüm aramak için düşünmüştür? "Ben bunun üstesinden gelebilirim" gibi bir özgüven yok. Soru sormak dediğin nedir ki? Tek kelime ile "Neden", "Niye", "Nasıl" gibi kelimelerle bile insan soru sorabilir. 


Çözüm dediğin er meydanıdır işte. Biraz kendi gözünde kıymetlenmeli insan. Gözlerindeki parıltıdan anlaşılır bu hal. "Bu oda çok karanlık, burayı sevmedim." demek zor bir şey değil ama kişi, soruncu bir insan kisvesine girmiş olur. "Bu oda çok karanlık, X türünden lambalar var, taktırsan fena olmaz, daha aydınlık olur." diyen kişi çözümcü kişidir. Sevilir. Nerede nasıl davranmak gerektiğini kısa ama kısacık düşünerek davranmalıdır. Küsen, darılan insan, çocuk beyinli insandır. Hamdır, henüz pişmemiştir. Pişmiş olan insan bilir vakit yarın olduğunda evinden çıkmama ihtimalini. Kimsenin kalbini kırmaz. Sevgiyle yaklaşır, menfaat düşünmez. "Beşerdir, şaşar" der ve hatalıyı affeder. 

Kimlere mi söylüyorum? Tabi ki anlayanlara… Anlamak için alıcıları açık olanlara...


Servet Saygınoğlu - Anlayanlara İhtiyacımız Var.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder