“Kimse fakir kadar rahat uyuyamaz.” Bugün yaptıklarımı
getiriyorum gözlerimin önüne… Uyanıp güzel bir duş aldım. Zengin adam da aldı.
Duş sonrası üzerimi giyip kokumu sürdüm. O da aynı şeyleri yaptı. - İkimizde
temizlendik mi?
- Evet.
- Evet.
Onun kahvaltısı hazırdı. Ben kahvaltımı büyük bir keyifle kendim hazırladım.
Sonra dışarı çıktım, caddelerde elimi kolumu sallayarak yürüdüm. O da dışarı
çıktı ama korumalarıyla. Ben yaya olarak dolaştım, derin nefes aldım,
yeşillikte oturdum. O ofisine gitti ya da arabasından inmeden bir mekâna gitti.
Gitmeye yakın bir zamanda güvenlik önlemlerinin alınmasını arabanın içinde
bekledi. Hayatı sadece rengiyle göremedi, aracında, filmli camlar ardındaydı. Benim
paramda gözü olan kimse yok, o nedenle canımın tehlikede olduğunu düşünmem,
ecelimi beklerim. Onun arkasında da gözleri olmak zorunda, her an
öldürülebilir. Şüphe duyacak kimsem yok. O en yakınından bile şüphelenir,
eşinden, çocuğundan, sağ kolu dediğimiz korumasından. Ben bir alışveriş
merkezinde elimi kolumu sallayarak mağazaları gezebilir, elbiseler
beğenebilirim, çay-kahve içebilirim. İçine zehir katılması kuşkusu aklıma
gelmez. O’nun bir yerlerde gezip dolaşması için; ya yüksek derecede güvenlik
güçleri ile gitmesi lazım, ya da tanınmamasını sağlayan kıyafetler, peruklar ve
gözlüklerle gitmesi lazım.
Öte yandan; ben spor yapmayana kadar kalbimin sesi
kulaklarıma kadar gelmez. Müziği rahatlıkla duyabilirim. O ise yolda, işte,
yemekte, attığı her adımda kalbinin çarpıntısını duyar. Müziği duymaya yer
kalmaz. Şimdi kıssadan hisse: Bugün üç öğün yemek yedim ve seçmeden. O da üç
öğün yedi, ama kendi istediği yemekleri değil, doktorun istediklerini. Onca
paran olunca bile istediğini yiyemiyorsun. İstediğim saatte uyuyabilirim,
istediğim insanla gezebilirim. O gezemez, her an takip altında. Yarın
manşetlerde kiminle ne yaptığını âlem duyar, yedikleri ve konuştuklarına kadar…
En ufak bir aksilikte müşteri kaybeder, evine tıkılmak zorundadır. Aynı gün
öldük diyelim ve ikimizi de çırılçıplak soyup öyle gömecekler. Bana 10 liralık,
O’na 50 liralık pamuk tıkayacaklar. Merak etme sen, kefen paramın yanına 50
lira da pamuk parası bulundururum cebimde…
“Para var, huzur var.” Sözünü bugün yeniden adlandırdım.
“Para varken, huzur dar.”
Oldu oldu, çoook yakıştı.
Oldu oldu, çoook yakıştı.
Servet Saygınoğlu - Para var, huzur var (!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder