11 Haziran 2012 Pazartesi

3A Felsefesi


“Aş”, “Araba” ve “Ayakkabı”

Aş: Sofraya düşkünlük olmalıdır. İnsanların birçoğu, harcamalarını oradan buradan kısarak para biriktirmeye çalışırlar. Bu yaptıkları güzel bir şeydir, lakin sofradan hiçbir şekilde kısmamak gerekiyor. Bütçe yettiğince aile bireylerinin gözü asla dışarıda kalmamalı.

Araba: İnsan; şayet imkânı varsa, pintiliği bir kenara bırakarak alabileceği en güzel arabayı almalıdır. Tabi burada parantez açıyorum; “En güzel araba” derken, süratli spor arabalardan bahsetmiyorum. Spor araba, ihtiyaç değil zevktir. En kullanışlı ve ihtiyacını yeterince görebilecek bir arabadan bahsediyorum, hiçbir şekilde yolda kalmamak için. Çünkü ulaşım çok önemlidir. Aile ise, aileye uygun bir şey olmalı. Söz konusu kişisel olursa, tercihler zevke göre ayarlanır.

Ayakkabı: Olmazsa olmazdır. Elbiseye verdiğiniz paraya acıyabilirsiniz. Hakkınız var ama ayakkabı konusunda toleranslı olmamak en doğrusudur. Çünkü bir metre mesafe bile yol kat etmemiz gerektiğinde, bunu ayaklarımızla yaparız. Günümüz ücretlendirmesine göre yorum yapacak olursak; Beş liralık gömlek ya da penye giymenin sakıncası yok, hiç umursamayın. Fakat ayakkabı olayında ise en az yüz liralık ayakkabı tercih edilmeli. Ulaşmamızı sağlayan tek şey; ayaklarımızdır. Onları en hassas şekilde korumak gerek. Aklıma gelmişken bir hikâyeye kısaca değinmek istiyorum. İlkokuldayken okumuştum, hala aklımdadır. “Suda Kendini Gören Geyik” adlı hikâyeydi. Bulabilirseniz mutlaka okuyun.

Bir gün, Geyik göl kıyısında durur ve su içmeye başlar, suyu içtikten sonra aniden kendisini görür ve ilk olarak ayakları dikkatini çeker. İncecik bacakları vardır, bakınca utanır, ayaklarını hiç sevemez. Sonra budaklanmış boynuzlarına bakar ve kendisini güzel gösteren tek şey olarak görür ve keyiflenir. Çok sever onları. Bir gün gelir ve aslanla karşılaşır. Aslan onu kovaladığı anda, bacakları ne yapsa da kaçamaz, çünkü sevdiği boynuzları ormandaki ağaç ve çalılara takılır, bu sayede aslana yem olur.”

Bugün saçları için kuaföre/berbere elli lira veren insanın ayağındaki ayakkabının yirmi lirayı geçmemesi sahiden akıl işi değildir.

Servet SAYGINOĞLU – 3A Felsefesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder