Bir film izliyordum, orada geçen konuşma beni
inanılmaz derecede etkiledi. Aynen şöyle dedi baba oğluna:
“Bir insana aşktan hariç her türlü
hissiyatının hesabını sorabilirsin. İnsan aklının hâkim olamadığı bir duyguya
başkasının sözü sinek vızıltısı gibi gelir.”
Özel hayattaki tercihlerimizden dem vurmadan rahat edeceğim söylenemez. Bir insana
gönül gözüyle baktığımızda, etrafımızdakilerin bizim gözümüzle bakmasının mümkün
olmadığını biliriz. Fakat ne yaparsak yapalım, insanlar bizim biz olmamamız
için ellerinden geleni yaparlar. Onlar kendi cihetlerinde haklılardır. “Sen gönül gözüyle baktığın için hatasını,
kusurunu görmüyorsun. Dolayısıyla bu insanın her sözü sana bal şeker kaymak
gibi görünür.” derler. Sevmenin de bu halleri her daim çıldırtmıştır seveni…
Ne yapılırsa yapılsın, onu davasından vazgeçirecek nedenler bulunmaz. Son çare
ise ebeveynlerdir: “sütümü helal etmem”, “ya
onu tercih edersin, ya bizi.” gibisinden seçenekler sunarlar insana… Mantığı
olan gönül ilişkisinin sürerek varacağı yeri tahayyül eder. Aklı fikri sessiz
bırakan bu durumda bir insana; bir değil, bin türlü sütü ya da hakkı haram
edin, gönlünden silip atmaya gücünüz yetmez.
Gönlün tercihi ile aklın tercihi farklı şeylerdir. Aklın tercihi ileriyi
düşünür, gönlün tercihi ise andan ibarettir. “İlk aylar cicim ayı, sonrakiler sıçım ayı” diye bir şeyler
uydurmuş günümüzün gençleri. Yeni evlenenler de bu geleneğe göre kendilerini
şekillendirerek “artık cicim aylarımız
bitti, öyle afili cümleler, hediyeler filan bekleme” gibi cümleler
kurarlar. Benim gördüğüm bu tavrın gönülden gelen bir şey olmaması yönünde…
“Gönülden seven, sevdiğine kızmaz, sitem
eder.”
Bağırıp çağırmak, şiddet uygulamak, sahipleniş: zorbalık ve hükümranlık güdülerinin
neticesidir. Bazı gün görmemiş kadınlar, kendilerine uygulanan bu darp halleri
ve baskıyı sevgi ifadesi olarak görürler. Bu da onların noksanlıklarından ileri
gelir. 70 yıla dayanan evlilikler vardır; ‘bunca sene aynı yastığa baş koymanın
hikmeti nedir?’ şeklinde bir sual sorduğunuzda aynen şu cevabı alırsınız:
“Bizim zamanımızda sökükler dikilir,
eskiler yamanırdı. Kirleneni atıp yenisini almazdık, kıymetliydi her şey…”
Eskiden kıymet vardı… Aşk eskimedi, bizler ruhumuzu, gönlümüzü çok çabuk
eskitiyor, çok çabuk vazgeçiyoruz. Bazıları yolda karşılaşmayı bile aşkın
kerameti sanıyor, kimi dükkânının ya da evinin önünden her sabah aynı saatte
geçen birini henüz adını bilmeden aşkı addediyor. “Her sabah karşıma çıktığına
göre mutlaka bu benim aşkımdır.” diyor. Halbuki o insan evinden kalkıp işine
gücüne gidiyor, senin varlığının farkında bile değil… Böyle şeyler de var işte…
İnsan bu, artık nerede ne yaparsa yapsın, yaptıkları şaşırtmıyor. Demem o ki:
insandan her şey beklenir.
Servet SAYGINOĞLU – İnsandan Her Şey Beklenir