İdda
diye bir oyun var. Maçları biliyorsun ve kazanıyorsun. Zahmet yok, emek yok. 'Kolay para' diye kafasını inanılmaz
derecede bu işle
bozanlar var. Tutturamayınca o bozuk morali birkaç gün üzerinden atamayanlar,
etrafındaki insanların canını sıkanlar vs... Gözlerinde o kadar büyütürler ki
memleket meselesini sollamış
durumdalar. 'Kazandığın para helal
midir?' diye soruyorsun, kimi 'evet' diyor. 'Nasıl?' diye
sorunca da 'Kafamı bu işe veriyorum, düşünüyorum,
hesaplıyorum, tahmin ediyorum ve buluyorum.' diyor. Vay be,
ne kafaymış
(!) Bununla ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum.
Vakt-i zamanında bende 2 yıl kadar bu oyunu oynadım. Çok da güzel paralar kazanıyordum, (şükür aklımı hangi işe versem, başarım kaçınılmaz oluyor. J ) Fakat eve gelene kadar paranın nereye gittiğini bilene aşk olsun. Helal olmayan para yaz güneşine bırakılan bir kalıp buz gibi, eriyip yok oluyor. Eriyip yok olmasından geçtim. Helal paranın içerisine karışınca, helal parayı daha haram ediyor. Hani bir kova suyun içerisine bir damla idrar düşünce hepsi haram olur ya, onun gibi… Oynadığım süre boyunca ne işim rast gitti, ne de cebimde doğru düzgün param olurdu. “Helal olmayan para, naftalin gibidir. Katı halden, gaz haline dönüşür. Bir bakarsın vardır, bir bakarsın yoktur ve nerede, ne zaman harcadığını bilmezsin. Uçar.” ‘Bu böyle yürümez’ dedim ve oynamayı bıraktım, ardından askere gittim. Askerden sağ salim döndükten sonra bir gün idda bayiinin önünden geçiyordum. ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyerekten girdim içeri, 4 maç işaretledim, 2 lira ödedim. Kâğıdı cebime bıraktım, kazanıp kazanmamak hiç gelmedi aklıma. Ertesi gün yine o idda bayiinin önünden geçerken sonucunu merak ederek içeri girdim ve cebimdeki kağıdı kasadaki adama verdim. Baktı, ‘idda tutmuş’ dedi ve 31 lira 50 kuruş para verdi bana. Tebessüm ederek çıkıp eve geldim. Eve su almayı unuttuğumu fark ettim, marketten suyu aldım ve eve döndüm. Ne olsun istersin? İşte cevap: “Anahtarı evde unutmuşum.”
Çilingir çağırdım, kapıyı açma bedeli olarak 30 lira çilingire ödedim.
İçinde bulunduğum durumdan ders almamak mümkün değildi. O gün bugündür ne idda, ne de herhangi bir şans oyunu ile alakam yoktur. Şans olayı bana göre değildi, hatta kimseye göre değil. Emeğine, alınterine saygı duyan insan, ‘kolay para’ peşine düşmez.
Servet SAYGINOĞLU – İDDAA
Vakt-i zamanında bende 2 yıl kadar bu oyunu oynadım. Çok da güzel paralar kazanıyordum, (şükür aklımı hangi işe versem, başarım kaçınılmaz oluyor. J ) Fakat eve gelene kadar paranın nereye gittiğini bilene aşk olsun. Helal olmayan para yaz güneşine bırakılan bir kalıp buz gibi, eriyip yok oluyor. Eriyip yok olmasından geçtim. Helal paranın içerisine karışınca, helal parayı daha haram ediyor. Hani bir kova suyun içerisine bir damla idrar düşünce hepsi haram olur ya, onun gibi… Oynadığım süre boyunca ne işim rast gitti, ne de cebimde doğru düzgün param olurdu. “Helal olmayan para, naftalin gibidir. Katı halden, gaz haline dönüşür. Bir bakarsın vardır, bir bakarsın yoktur ve nerede, ne zaman harcadığını bilmezsin. Uçar.” ‘Bu böyle yürümez’ dedim ve oynamayı bıraktım, ardından askere gittim. Askerden sağ salim döndükten sonra bir gün idda bayiinin önünden geçiyordum. ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyerekten girdim içeri, 4 maç işaretledim, 2 lira ödedim. Kâğıdı cebime bıraktım, kazanıp kazanmamak hiç gelmedi aklıma. Ertesi gün yine o idda bayiinin önünden geçerken sonucunu merak ederek içeri girdim ve cebimdeki kağıdı kasadaki adama verdim. Baktı, ‘idda tutmuş’ dedi ve 31 lira 50 kuruş para verdi bana. Tebessüm ederek çıkıp eve geldim. Eve su almayı unuttuğumu fark ettim, marketten suyu aldım ve eve döndüm. Ne olsun istersin? İşte cevap: “Anahtarı evde unutmuşum.”
Çilingir çağırdım, kapıyı açma bedeli olarak 30 lira çilingire ödedim.
İçinde bulunduğum durumdan ders almamak mümkün değildi. O gün bugündür ne idda, ne de herhangi bir şans oyunu ile alakam yoktur. Şans olayı bana göre değildi, hatta kimseye göre değil. Emeğine, alınterine saygı duyan insan, ‘kolay para’ peşine düşmez.
Servet SAYGINOĞLU – İDDAA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder