17 Şubat 2012 Cuma

“Baktığını değil, ancak düşündüğünü görürsün.”


Garip değil mi? Hep düşündüğümüzü görürüz, baktığımızı görmemiz çoğunlukla mümkün olmaz. Yediğimizi değil, tattığımızı görürüz. Bununla ilgili bir şey anlatayım. 

Henüz 10 yaşlarındaydım, benden bir büyük olan ağabeyim, arkadaşlarıyla köye dağ mantarı toplamaya gitmişti. Eve geldiğinde annem o mantarları pişirip pilava karıştırarak sofraya getirdi. Ailede herkes mantar sevmediğimi biliyordu. Pilav sofraya geldiğinde "Allah'ım... Ziyafet var" demiştim. Özellikle mantarları seçerek yiyordum, ama benim aklımda onun tavuk göğsünün küçük parçalara ayrılmış olduğu vardı, mantar olduğunu bilmiyordum. Yemeye ha bire devam ettim. Birinci tabak bitti, ikinci tabağı yalvar-yakar doldurttum anneme. Sonra yemeye devam ettim, ağabeyim meğer onun mantar olduğunun farkındaymış, beni izlerken sürekli sırıtıyordu. "Ne bahiorsun" dedim. "Bütün mantarları yedin" dedi. "Ne… Mantar mı?" dedim ve sofradan kalktım, gidip kustum. 

Orada gördüğümü değil, düşündüğümü yemiştim. Her şey olduğu gibi yerinde duruyor. Düşüncelerimize göre değiştiriyoruz. 
Bir arkadaşım küçük kızı ile beraber Paris'e gitmiş. Eyfel Kulesi'ni gören kızı: 
"Anneeee Payis Minayesiiii" demiş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder