Yeni evlilerin olayı… Hani şu kaynanaların her türlü
olaya muhabbete bir şekilde yönlendirici olmaları… Hazmedilebilir tarafı yok.
Aile içerisinde ne kadar problem olmuşsa; ya damadın anası damadı dolduruyor,
ya da gelinin anası gelini… Bir araya geldiklerinde de ne huzur kalıyor, ne de
muhabbet. Aynı yatağa girdiklerinde bile birbirlerine daha evliliğin ilk
günlerinden sırt dönmeye başlıyorlar.
Çünkü ikisi de “kendileri” değiller. Aslında o yatakta gelinin anası ile
damadın anası birbirine sırt çevirmiştir. Bir arada yaşanılan yani gelin damat,
kaynana ve kayın pederden oluşan bir aile ortamı kadar rezil bir durum yoktur. Bu
durumda damat akşam eve geldiğinde annesi başlar gelinin neler yaptığını bir
bir anlatmaya… Anneyi dinlemeyince de hayırsız evlat olmuş oluyor… Kızın annesi,
kızını düşünerek sürekli akıl verir, damadın annesi de sürekli bir şeyler
anlatır. İnsanın kaçası geliyor böyle durumlardan… Fakat evlilik denen kalenin
içinden çıkınca insan yarım çıkar. Yani hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
Kaçmak çare olmuyor, bu bahsettiğim dolduruşçu anne karakterleri en ufak bir
sözünden çıkılma durumunda “Sütümü
helal etmem” şeklinde duygu sömürüsü yaparak çocuklarına dilediklerini
yaptırır ve egolarını tatmin etmeye çalışırlar. Çünkü zamanında kendileri de
diledikleri gibi yaşamak istemişlerdir ama anneler ve kaynanalar çıkmıştır
karşılarına… “Ben buldum, kızım/oğlum
bulmasın” düşüncesiyle hareket ettikçe üste çıkma muhabbetleri başlıyor
ve ortalığı meydan muharebesine dönüştürüyorlar.
Nişan ile düğün arasında geçen zaman içerisinde birbiriyle tartışmayan,
neredeyse saç baş yolacakmışcasına kavga girişiminde bulunmayan dünürler
neredeyse hiç yoktur. Özelikle bu olaylar ev eşyaları alınırken gerçekleşiyor
zaten. Gelin bir şey beğeniyor, damadın annesi kabul etmiyor. Damat ise “Anne sen karışma, bunları sen değil, benim
karım kullanacak sonuçta.” deyince de damadın annesi “Oğlumu elimden aldılar, hemen de beynini yıkamışlar amaneyyy” diye
ortalığı velveleye verir. Eskiden evlilikler ne güzelmiş. Tamam kadının yeri o
kadar büyük değilmiş ama gelinin annesi eşya beğenmemezlik yapmazmış. “Ne de olsa onların evi, onların yuvası”
diyerek sesini soluğunu çıkarmazmış. Böyle olunca da, damat annesi baskın
oluyormuş. Ne bileyim… Valla berbat bir konu… Bunu yazarken bir kez daha
soğudum bu evlenme muhabbetlerinden...
Servet SAYGINOĞLU – Ebeveyn
Nifakları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder