Kirlenen elbise yıkanıp
ütülendikten sonra ilk hali kadar güzel olmasa da insan içine çıkıp dolaşmaya
yetiyor. Kafamızda milyonlarca kötü düşünce var. Pazar günlerinin çamaşır günü
olduğu aşikar. O zaman kem düşüncelerimizi ve anılarımızı da çamaşırlarla
birlikte yıkayıp ütüleyelim. En azından insan içine çıkmaya yetecek seviyede
olurlar.
Günlerden pazar olunca,
kafam da pazar yeri oluyor bazen. Binlerce satıcının sesleri dolaşıyor içinde,
hangisini dinleyeceğimi bilemiyorum. Ya iyi de, alışveriş yapasım yok. O
nedenle onların her sözü bana serenat gibi geliyor.
Pazar yerlerini hem sevdim, hem de hiç sevemedim. Çünkü nankörüm. Ancak bir
şeylere ihtiyaç duyunca gözüme güzel görünmeye başlar. Güzel gördüğüm aslında
pazarın güzelliği değil, ihtiyaçlarımı almanın güzelliğidir. Bulunduğum semtte Pazar
bile yok. Beş sene kadar İkitelli’de yaşadım. Bir Pazar Pazarı vardı ki,
yaklaşık bir kilometre. Fare ilacı tacirinden, en taze yemişlere kadar ne
ararsan bulabiliyordun. Güzel tarafı meyve türü şeyleri buzdolabına göre alıyor
olmanın yanı sıra yolda eve gidene kadar yiyeceğimizi de ayrı almaktı. O bizim
yol hakkımız olurdu, artık mevsimine uygun ne varsa.
Zaman
değiştikçe insan mı değişiyor? İnsan, zamanı mı değiştiriyor?
Nerede ne kadar kalacağını hiçbir şekilde tahmin edemiyorsun. İnsanoğlu kuş
misali değil bazen uçak misali birkaç saatte dünyanın öteki ucuna göçebiliyor. Göçmeleri hep istemişizdir. “Alıp başımı
gitmek” diye bir durum var hepimizin kafasında. Gitmek güzel de, nereye
gitmek? Gitmenin kalanları unutturacağını zannederiz güya. Unutulmaz ama ilk acı
gibi de kalmaz. Zaman, ilaç mıdır? Yoksa zamana ilaç dediğimiz için mi faydasını
görürüz?
Kısacası “İlaç olarak gördüğümüz her
şeyin faydasını görürüz.” Kimine göre kavga etmek rahatlamasını sağlayan
tek şeydir. Kimine göre de deniz kıyısında kitaptan ya da dergiden sayfa
çevirmek…
Emin olduğumuz bir şey var. O da şu: Kafa
sayısı kadar düşünce sayısı var. Kimse kimsenin aynısı değil. Her insanın
yürüyüş şekli kendine özgüdür. Zaten uzaktan gelenlerin yürüyüşüne göre kim
oldukları belirlenir. Görüşlerimizde destekçilerimiz vardır elbet. Onlar da
aynı şeyi söylemek isterler ama farklı cümlelerle anlatırlar. Kimse noktası
virgülüne aynı cümleleri hiçbir zaman kurmaz. Dil dediğin herkese ihtiyacı kadar
kelime ve cümle kurma şekli sunuyor.
Kafamın Pazar yeri olduğunu birbirinden farklı şeylerden bahsederek açıkça
belirtmiş oldum. Yeni bir gün doğacak yine, yeni bir sabah ve tertemiz
kıyafetler. O zaman hafta da bir kez de olsa, kirli düşüncelerimizi çamaşır
makinesinde yıkayıp, kuruduktan sonra ütüleyerek pırıl pırıl bir şekilde yeni haftaya
başlayalım. Güzel haftalar olsun.
Servet SAYGINOĞLU – Haftaya Başlangıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder