Sıcak havada gelen esintinin kıymeti nasıl da bilinir.
En ufak bir terleme durumunda, “ah şuradan biraz esse ne güzel olur” şeklinde
dileklerimiz olur. Estiği anda keyfimize diyecek olmaz. Fakat sıcak olmayınca
rüzgarın da pek bir anlamı yoktur. Ne bileyim, gözüm aramaz rüzgar serinliğini,
havada her şey yolunda gidiyorsa fazlasına ya da yeni şeylerin eklenmesine
gerek mi var?
İş çıkışı geliyorsun eve, bir yorgunluk ki enkaza dönmüşsündür. Anne baba ile
beraber yaşıyorsan vay haline. Evde rahat giyinemezsin, oturduğunda ayaklarını
uzatamazsın, dışarıdan bir şeyler almak için gönderirler, misafir gelir, ıdı
olur vıdı olur dıdı olur... Dolayısıyla yorgunluğun alayını yatağa kadar
bekletirsin. Hal böyleyken karanlık çöktükten bir-iki saat sonra soluğu
yatağının başında alırsın. Etrafta gürültü filan varsa tekrar vay haline… Bu
kez de sağa sola dönerek yatakta tur atıp bir nevi parsellemeler yaparsın. İşin
özü: yalnız olunca, ya da yanında bulunduğun kişi eşin, çoluk çocuğunsa veya
bir arkadaşınla beraber yaşıyorsan rahat ediyorsun. Dinlenmenin demine
vuruyorsun.
Bu durumda: Yatak sıcak olmayabilir, birkaç kıvranma sonucunda ısıtırsın.
Yemeğini yapan kimse yoksa sorun olmuyor, dışarıda yiyip eve gelebiliyorsun. Ya
da birkaç bisküvi, çay ve meyvesuyu ile gece uykusuna kadar idare etmek sorun
olmuyor, -öğlen yemeğini düzgün yemişsen… İstersen evde yap yemeğini.- bir şekilde
idare ediyorsun. Huzur mu? Âlâsı burada. Çünkü eve gelir gelmez selam verdiğin
yok, varsa da kendi odasındadır. Derhal üzerindekilerin tamamını çıkarır duşa
girersin ve sadece donla dolaşırsın evde. Ayağını uzatırsın, hatta halay
çekersin, kitap okursun, bulmaca çözersin. Kendini geliştirmek için haddinden
fazla zaman bulursun. Varsa böyle bir şansın, sarıl ona, bil kıymetini… Ya da
şu anda kıymetini bilmen gereken bir durumun varsa, sarıl. Bırakma onu…
Servet Saygınoğlu – Dinlenmek Üzerine
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder