13 Haziran 2016 Pazartesi

Az Kalsın Evleniyordum

…Çok uzun bir tanışma sürecimiz olmadan onunla evlenmeye karar verdim. Aklım bir karış havadaydı. Çok seviyordum. Maaşımı alacağım günün akşamına yemeğe çıkmak için sözleştik. Akşam oldu ve buluştuk. Cebimde yüzüğüm vardı, evlilik teklif edecektim. İki ayrı yere rezervasyon yaptırmıştım. Biri cebimize uygun olan normal bir mekandı, diğeri de baya lüks bir yerdi. Tabi bunlardan onun haberi yoktu. Lüks olan mekana gittik, oturdu karşımda yemeğimizi yedik. Bir film gibi izledim onu. Beğenmediği bir sürü şey oldu, garsona sorun çıkardı, tabak-çanakta leke aradı, örtünün rengini beğenmedi, ayağımızın dibine gelen kediyi kaba bir sesle kovdu… Sonra cebimdeki taze maaşımla hesabı ödedim ve çıktık oradan. Evine bırakırken yanağımdan bir öpücük alıp sadece teşekkür etti. Aradan iki gün geçti ve aradı, açmadım. Bir daha da aramadı. Arasaydı yine cevap vermezdim. Neden mi?
a) Cebimin o mekanlara uygun olmadığını bildiği halde ses etmedi…
(Evlenilecek insansa cebimi düşünmeliydi. Öteki mekana giderdik. Yani “yuva yapan dişi kuş” diye biri yoktu karşımda.)
b) Garsona sert davrandı…
(Tanımadığı insanlara karşı tutumunu görmüş oldum. Öte yandan, para veriyorsam seni istediğim gibi kullanırım havaları…)
c) Bir şeyi bile beğendiğini söylemedi. Sırf beni memnun etmek için yalandan gülümsüyordu.
(Ömründe öyle lüks bir mekana gitmemiştir belki ((işi belli, ailesi belli, maaşı belli)) ama söz konusu kusur arayan bir göz ise o gözden iki cihanda da hayır gelmez.)
d) Kediyi görünce paniklemiş olsaydı korku ya da fobisinin olduğunu görür anlayışla karşılardım. Ama ikisi de yoktu, iğrenç bir hayvan muamelesi yaptı. Köpek sevmeyen insan, genelde korktuğu için sevmez. Ama bir insan korkmadığı halde kedi sevmiyorsa kesinlikle bir kişilik bozukluğu vardır. Yakalasın, sarılıp öpsün demiyorum. En azından aç ve dilsiz olan hayvana merhamet göstermeliydi…
Sonuç: Alt tarafı bir yemek der geçeriz ama yemek gerçekten önemliymiş. O yemekte tam dört sınav vardı, dördünden de kaldı.

12 Haziran 2016 Pazar

İlm-i Siyaset

Söylemeyi bilmiyorsan neyi ne kadar bildiğinin önemi yok. Evvela nezaket, evvela tatlı dil. Genelleme yaptığım düşünülmesin ama bu duruma en çok da hastanelerde rastlıyorum. Hastasın doktora gitmişsindir. İki kelam derdini anlatmadan lafı ağzına tıkıştırıyor, bir de üzerine fırça yiyorsun. Sanki can sıkıntısından hasta olmuşsun da adama özellikle sıkıntı çıkarmaya gelmişsin gibi tavırlar, haller, bir an önce başından savma merakı... Her kırk taneden bir tane güler yüzlüsüne denk geliyorsan öp başına koy.

10 Haziran 2016 Cuma

*

Siz el ele hayat yolunda yürüyecek birini değil, yanılmış ve yenilmişliğinizin acısını yükleyecek eşek arıyorsunuz. Aşk bu değil...

*

1.300 TL maaş verecekleri işçide aradıkları vasıfların çeyreği bile 17 bin lira maaş alan milletvekillerinde aranmıyor. Ne dünya ama...

9 Haziran 2016 Perşembe

*

Kadınlar şairlere aşık olurlar ama şiirin karın doyurmadığını bilirler. O yüzden şairler yalnız, şiirden anlayan kadınlar ise mutsuzdur.

Aman egomuza dokunmasın...

İnancımızı şov malzemesi yaparak yitirdik kalbimizin saflığını... Gösteriş için hayattayız. Bundan başka bir şey düşünmediğimiz için hayatı yaşamıyoruz malesef.
Oruç tutmayıp "İftar saati gelse de iftarımızı açsak" diyen... Sofra fotoğraflarını etleri butları zoom yaparak çekip facebookta paylaşan, (biri de çıkıp demiyor ki ikram edemeyeceksen fotoğrafını paylaşma, yoksa görenlerin göz hakkı oluyor) ortam içerisinde "Ay benim namazım kaçıyor" deyip kalkarak sözde namaza giden... Ne sevgililer biliyorum sadece mutluluk pozu vermek için yan yana gelen, bunun üstüne fotoğraf makinesi "şıkırt" ettikten sonra karşısına geçip deli gibi kavga etmeye, gereksiz kıskançlık yapmaya devam eden. Hepsini adımız soyadımız gibi biliyoruz. Olmadığımız gibi görünmeye çalışmaktan aynadaki yüzümüz bile artık samimi gelmiyor. Bu yüzsüz halimizle bir de evlenip çocuk yapıyor ve "ver yesin, ört uyusun" misali kumanda ederek düzgün insanlar olmasını istiyoruz. Çocuk daha akıl baliğ oldu olacakken türlü haltı yeyince de kader-kısmet veya arkadaş kurbanı diyoruz. Karı koca birbirini sevmiyorsa da evlatların her suçu mutlaka kaynana taraflarına yüklenir. Herif der ki dayısına çekmiş, kadın der ki amcasına çekmiş. Sizde nasılsa kusur yok şükür. Birer kanatsız meleksiniz. Çok pardon ama "Ben neyim ki benden çıkan ne olsun?" demek aklımıza gelmez, çünkü egomuza dokunur.
Aman haa... Egomuza dokunan her kimse, onu tek kalemde silmeyi asla ihmal etmeyelim. Evi terk edelim, anne babaya düşman olalım, yılların dostluklarının altına kibrit çakalım. Sökülen bir giysiyi hemen çöpe atalım, araba 3 seneyi geçmeden değiştirelim, koltuk takımını yenileyelim, borç da olsa alalım ki "Durumları iyi değil" demesinler... Bu sayede 'Bunca borcu nasıl ödeyeceğiz' diye sabaha kadar gözümüze uyku girmesin. Tabi bunu gösterişin bedeli olarak değil, hayat zorluğu olarak nitelendirelim. Affferim bize...

8 Haziran 2016 Çarşamba

12 Aylık Oruç Tarifi

Ne mutlu bir ay değil, 12 aylık orucu olanlara...

Midesi oruçtur, haram lokma girmez.
Kulağı oruçtur, gıybet dinlemez.
Gözü oruçtur, kusura bakmaz
Dili oruçtur: Yalan konuşmaz, iftira atmaz,
Aklı oruçtur: Fitne-fesat düşünmez.
Yüzü oruçtur, ikiyüzlülük yapmaz.
Kalbi oruçtur, Allah’tan başkasını zikretmediği için haset etmez.

Eğer bugün dünya, yörüngesinden şaşmıyorsa bu kalbi selim insanların sayesindedir.