10 Aralık 2015 Perşembe

Benim bir kaybetme korkum vardı.

Benim bir kaybetme korkum vardı. Artık yok. Her sevgili, her kardeş, her arkadaş, her sevdiğim oyuncak ve her hevesle aldığım kıyafetin eskimesi; kaybetme korkumu birer parça koparıp aldı benden. Duygusalım, yeni bir insanla tanıştığımda kalbim hala atıyor ama kalbimin duracağı korkusunu da yaşamıyorum. Neye üzüleceğimi kendim belirleyecek kadar robotlaştım. Rastladığım hiçbir olaya, sürprize şaşıramaz hale geldim. İnsanlardan her türlü iyiliği de kötülüğü de bekliyorum. Âşıksam, o aşkın bir hakkını elim dilim gücüm kalbim yettiğince yerine getiririm ama gitmek isteyene de kapıyı açmak zahmet olmuyor, kaybetmekten korkmuyorum. Yanımda olan başımın tacıdır, uzak olana da Allah gönül rahatlığı versin. Gözden uzak yaşanan sevdanın gönüldeki yeri derin olmaz. Zamanla yokluğuna da alışılır, kokusu da unutulur, gülüşü de... Kimi bu duruma "hayattan umudunu kesmiş" der, kimi "yaşarken ölmüş" der, kimi de "doymuşluk" der. Umursamıyorum, kim ne derse desin. Benim kendimden memnunum.

6 Aralık 2015 Pazar



'Sev sev nereye kadar?' diye sordu adam. Kadın, 'Seven, nereye kadarını sormaz' dedi, gözleri doldu ve ağlayarak gitti. Adam böbürleniyordu, 'kadınları kendim için ağlatıyorum' diye. Oysa kadın, adama değil sevgisinin ziyan olmasına ağlıyordu.
İnsanlar konuşur, kırılıp kırılmadığın kimsenin umurunda değil.
Herkes bir şeyler arıyor, çoğu kendini...
Dört duvar arasındaysan, hangi şehirde olduğunun bir önemi olmuyor.

5 Aralık 2015 Cumartesi

Bazen anlaşılmaz olmak iyidir. Bırakın herkes her konuda sizi anlamasın.
Bu dünyaya mutlu olmaya gelmediğini bilerek yaşayanlara ne mutlu.
Dünyanın her türlü kederine, sıkıntısına alıştım da bir tek yalancılarına alışamadım. Ne kadar alışmama konusunda inatlaştıysam, o kadar çok yalancıya rastladım.
Kimseden huzur vermesini beklemiyorum, elimdekini almasınlar yeter.
İnsan insanın mutsuzluğuna katlanmalı.
Mutluyken herkes anlaşır.
Çaycının fazladan getirdiği bir bardak çay gibiyim. Kimse sahiplenmiyor, tepside kalıyorum. İnsanların gözü önünde her saniye soğuyorum hayattan.
Can çıkana dek çabalamak kimsenin zoruna gitmez.
İnsanın zoruna giden, yaranamıyor olmasıdır.
Geçici mutluluk istemiyorsan:
İnsanlara değil eşyalara bağlan. Çay içtiğin fincanı, oturduğun koltuğu, yastığını sev. Kırılıp bozulan şeyleri sev ki gittiğinde yerine yenisini bırakabilesin.
İnsan için mal mülk feda edilir ama insan için insan feda edilmez. Çünkü hayatın kesin kuralıdır. Feda edilen gider, sonrasında feda ettiklerine yeniden muhtaç olursun. Eyvah'ların buradan köye yol olur. Bu durumda bir selama, bir merhabaya yüzün kalmaz.
Gönlümde cehennem de var, saray da.
Nerenin kapısını çalacağın sana kalmış.
Saat oturur ilerlemek bilmez. Dünya özleyenlerin düşmanı.
Canı yanmış insanlara yakın olun. Onların sözleri ruha şifadır. Bunun da bir tek yolu var: Yandıkça yaklaşırsınız.
İki kişilik de olsa bir yuvada eğer kahvaltı sofrası kurulmuyorsa orada ne huzur olur ne de bereket.
Önemsizler boş vakitlerde ağırlanır, değerli olanlara da zaman ayrılır.
Kafada bitmeyen sorunlara hiçbir kaçış çare olmaz.
"Can yakmak" durduk yere aklıma gelmez benim. Birinin canını yakmışsam, zamanında canımı yakmaya acımadığı içindir.
Gözleriniz diyorum hanımefendi, biraz daha seyredersem dünyanın ölümlü olduğunu unutabilirim.
..sonra dedim ki kimseye anlatarak yorma kendini. Seni bilen, anlatmadan anlayandır.
Bu zamanda ağız tadıyla aşk acısı da çekilmiyor. Tıp ilerledi (!) etrafta sayısız türde yara bandı ve merhem var.
Benim sitemim, dargınlığım günlüktür. Kendime hamallık yaptırarak ertesi güne taşımam.
Yarı samimiyetler midemi bulandırıyor benim, ya canıma can ol ya da az ötede oyna.
Kötü insanlar herkesin bir şekilde karşısına çıkıyor ama hiçbiri duygularını öldürmesin. Yaşadıkların, iyiye rastladığın zaman birbirinize dört elle sarılmanız gerektiğini öğretiyor.
Büyük paraların döndüğü işlerde terazinin doğru tartmasını beklemeyin.
Seni hiç tanımamış olmayı dileyecek kadar üzme kimseyi.
Bir zamanlar insanlar beni anlamıyor diye yakınırdım. Artık gerek yok diyorum. Beni bilen, yanlışıma bile "bir bildiği var" der zaten.
Ve bir zaman gelir, insanın sesi de yorulur. Artık kimseye bir şey anlatmak için çabalamaz...
Yüzüne bakınca ruh halini anlayarak davrananlar varsa hayatında, yaşamayı sevmek için nedenin var demektir.
Öyle insanlar vardır ki ömründe bir çiçek bile dikmemiştir ama gölge beğenmeme konusunda ustalar. Memnun olmak insanın kendi elindedir, memnun etmeye çalışanın değil.
Gittiğim yağmurla geldim adeta. Şubat'ta İstanbul'dan ayrılırken de yağıyordu. Severim ıslanmayı yağmurda, ıslanınca canımı yakacak şeyler olmasa. Huzurdur ıslanmak... İnsanın tüm kederi akıp gidiyormuş gibi. Başta bahsettiğim "Ayna" grubu dağıldı. Lise yıllarımda onların şarkılarıyla uyuyup uyanırdım. Duygu hiç eksik olmazdı şarkılardan.. Şimdiki şarkılarda ise yatağa atmanın yolları anlatılıyor neredeyse.. Zamana ayak uydurmak, fikir ve düşünce olarak güncellenmek güzeldir ama ben duygu adına eski kafalı olmaktan yanayım. İyi böyle. Hatta en güzeli. Zira kıymetsiz şeylerin tadı da olmaz izi de...
28 Kasım 2015 / Bakırköy
İstanbul'da sırtımda çanta ile bir turist gibi gezmek duaydı bir zamanlar. Oldu işte... Duamı yaşıyorum... 7 yaşımda iş hayatına atılan ben, artık kimsenin işinde çalışmıyorum. Erken başladım, erken emekli ettim kendimi... Tek görevim okurlarıma keyif ve ders alacakları kitaplar yazmak. Ne mutlu bana ki size varlığımı fark ettirmişim ve şu anda bu yazıyı okuyorsunuz. Ölüm erken gelse de gözümün açık gitme sebebi daha fazla şey sunamamak olur. Zira bu hayat serüvenini yaşamaya doydum. Tek şey kalıyor geriye, o da ilim açlığıdır. Hiç kimse buna asla doymasın.
26 Kasım 2015 / İstiklal Caddesi
"İyiyim deyişinize,
hemen inanmayan kişidir dost."
Gözyaşı, dünyanın en güçlü silahıdır.
Doğru yerde kullanıldığı sürece...
Herkes sevdiği için bin bir çileye razı ama öncesinde tek bir soruya cevap bulmak istiyor: "Buna değecek mi?" Hayatı boyunca bir-iki pişmanlık yaşayan insan, bir daha eskisi gibi olamıyor. Her an temkinli davranır hâle geliyor. Pişmanlıkların acısını değil de tecrübesini geleceğe taşıyanlar daha akıllıca davranır. Acısını taşıyanlara ise rastladığı herkes birer yara bandı olur ve hiçbir gönülde barınamaz.
"Senin yaptığını Çorum'lular yapmaz." sözüne denk olarak literatüre bir söz de ben ekliyorum. Lütfen kayıtlara geçsin:
"Senin yaptığını Kayseri esnafı yapmaz."