23 Kasım 2015 Pazartesi

"Nasılsa dil döken var. Konuşup dursun. Arada "hm" yaparım, gülücük koyarım, tasması elimde nasılsa, her istediğimi anında yaptırım. Kırılamaz, gücenemez, öfkelenemez, çünkü beni köpek gibi seviyor."
İşte yukarıdaki gibi sevenine zulmeden çok kansız var.
Mümkünse tanıdığımız gibi kalın. 
Gerçekten imkansızı başarmış olacaksınız.
İyi insanlara, en çok da iyi insanları enayi yerine koyanlar muhtaç olur. Asıl enayi onlardır, iyilerin kıymetini bilmezler.
Kimseye nasıl yaşayacağını öğretmeyin, önce kendiniz düzgün yaşayın. Bırakın, isteyen örnek alsın.
Dar gün dostuyumdur ama dara düşünce hatırlayanların değil.
Hayatın saçma şeyleri de var: Kimseye veremediğin sevgiyi, herkesten bekleyebiliyorsun. Halbuki herkes verdiği kadarını alır. Fazlası da eksiği de nasip...
Bazıları mutlu etmeye değil, var olan mutluluğumuzu elimizden almaya geliyorlar.
Allah, uyuyunca geçmeyen yorgunluklar vermesin, gerisi kolay.
Aptallığın tedavisi yok.
Yaşadığın kadar yaşlı, yanlışından ders aldığın kadar tecrübeli, tecrübeni hayatına yansıttığın kadar da olgunsun...
Kadın, geldiği yere renkleriyle gelir. Onun olmadığı bir hayatın içerisinde siyah, beyaz ve griden başka renk bulunmaz.
Herkes birbirini özler ama kimse arayıp sormaz. Sorduğunda aklındasın, baktığında ise unutalı yıllar olmuş.
Anlatabilmek çok şeydir. Anlaşmak her şey.
Hayatın yaşamaya değer olanı, değer verilenlerle beraber olanıdır.
Yalnız olmak iyidir. Tabi o'nun kalbinde yalnızsan eğer.
Elindeki mutluluğu, başkalarının mutluluğunu kıskanarak büyütemezsin. Önündeki tabağı görmeyip, başkalarının lokmalarını takip edenler daima kalır.
Affetmemek, bir nevi nefret etmektir. Nefret yorar, yudum yudum öldürür insanı...
Seni mutlu etmek değil, seninle mutlu olmak istiyorum.
Kahvaltıdan önce sigara yakmayacak kadar kafamız rahat olsa yeter.
"Senin yaptığını Çorum'lular yapmaz." sözüne denk olarak literatüre bir söz de ben ekliyorum. Lütfen kayıtlara geçsin:
"Senin yaptığını Kayseri esnafı yapmaz."

20 Kasım 2015 Cuma

Bana uyanacaksan, şimdi uyu.

Bana uyanacaksan, şimdi uyu. Zira bana uyanmadığın gün, gün olmasın. Gözümü açtığımda, yanımda gördüğüm yüz senin değilse o yüz, yüz olmasın. Kapıyı çaldığımda açan sen değilsen o ev, ev olmasın. Rüyada kırlarda koştururken tuttuğum el senin değilse o rüya, rüya olmasın... Şimdi uyu, bana uyan, günüm sen ol, uykum sen, sarıldığım sen, hissettiğim sen... Sonrası mı? Böyle hayatın sonrasını düşünmem ben. Her şey senli... Çok şükür.

19 Kasım 2015 Perşembe

İnsanlar yarışır.

İnsanlar her zaman yarışır. Paran varsa, kusurlarına avukat olmak için yarışırlar. Paran yoksa da cezanı kesmek için... Örneğin; Sen hiç 60 yaşında zengin bir adamın 16 yaşındaki bir kızla evlendirildi diye kapısının taşlandığını gördün mü? Görmedin. Onca insanın arasında bir tane vicdanlı çıksa, herkes onu susturmak için avukat kesilir. Paran olmayınca, gittiğin misafirlikte bile kırk kişi ayakkabını ezer, çıkışta ayakkabının tekini bulmak için saatlerini verirsin. Anlamak yoruyor... Kimin sana ne gözle baktığını o kadar kolay görüyorsun ki kendine şaşarsın. Hatta bazılarının üzerine bir avuç para atıp kendine köpek yapasın gelir. Olurlar, pekala köpek olurlar, hem de hiç gurur yapmadan...

18 Kasım 2015 Çarşamba

Bende başımın üstünden başlayarak ayağımın altındaki paspastan devam edip, mutfaktaki sarı bezden dış kapının mandalına kadar yer var. Nereyi hak edersen derhal seni oraya bırakırım. Emin ol hiç zahmet olmaz bana.

17 Kasım 2015 Salı

Can çıkana dek çabalamak kimsenin zoruna gitmez. İnsanın zoruna giden yaranamıyor olmasıdır.
Kırılan bardağın sivri yanları vardır.
Tutmaya kalkarsan canın yanar.
Sen ilgini göster. Hak etmiyorsa kapıyı gösterirsin. Gösterdiğin ilginin pişmanlığı geçer, ama göstermediğin ilginin pişmanlığını ömür boyu yaşarsın. Bakın Dostoyevski demiş ki: "Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır"

16 Kasım 2015 Pazartesi

'Can yakmak' durduk yere aklıma gelmez benim. Birinin canını yakmışsam, zamanında canımı yakmaya acımadığı içindir.
Bir kez gitti mi, ister dönsün ister dönmesin; hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Kopan ipi bağlarsan, düğüm yeri belli olur. Ve elini her uzattığında takılırsın oraya. Yeniden aklına gelir. Gelmez olsun.
Seven, sadece sevdiğine karşı zayıftır. Sevilen bunu kullansın diye değil, sarılıp bağrına bassın diye.
"Sabır" kişiye göre gösterilir ve herkeste vardır. Kimini bir dakika beklemek zulüm gibidir. Kimini de yıllarca beklesen "Canı sağolsun" dersin.
Aramızda mesafeler olsun
ama sen bana uzak olma.

15 Kasım 2015 Pazar

Bir insanla beraber olmak istediğinizde;
Önce birbirinizi yanyana hayal edin, üst üste değil.
Ağaçların, testi ile taşınan suya ihtiyacı yoktur.
Yalnızca Allah'tan yağmur beklerler.
Sevildikçe yaşadığımızı hissediyoruz. Ötesine bakarsan, herkes dünyada birer yolcu ...
Seni beklerken kaplumbağa gibi zaman.
Sen varken dört nala...
Marangozu ancak mobilyacı eleştirebilir, ormancı değil.
"İyi ki varsın" dediklerimizin hatırına katlanıyoruz bunca ceremeye. Yoksa yedi milyar insanın içine ettiği bir dünyayı kim neye yapsın?

14 Kasım 2015 Cumartesi

Yeryüzünün ağır olan üç işi vardır:
Bekl'emek, düşl'emek, özl'emek...
Hepsi de yoğun 'emek' ister.
Bırakın kafanız karışsın, altı üstüne gelsin
Karışan tencerenin dibi tutmaz.
Sana da yazık hatun... Bu zamana kadar karşına hep yalancı ve üçkağıtçı erkekler çıkmış. Şimdi de dürüst birine rastladın ama inanacak gücün kalmamış. Üzme kendini, bu senin suçun değil...
"Belini, boynunu ve ayaklarını sıcak tut." dedi annem.
Bu sözü, binlerce "seni seviyorum"a bedeldi...

12 Kasım 2015 Perşembe

Suyun üzerinde yüzen yaprak misali aşklar,
Bir bakışla aşık, bir laf ile düşman olunuyor.
Bugün senin yanına gelip birilerini kötüleyen, yarın başkasının yanına gidip seni kötüler. İnsanın en yakınıyla dâhi arasında güvendiğine pişman ettirmeyecek kadar ölçülü bir mesafe olmalıdır. Çünkü kimin ne zaman düşman olacağı belli olmaz.
Dünyanın en uzak noktası sırtımızdır. "Merak etme, arkandayım." diyenlerin ne demek istediklerini çok sonradan anladık. Meğer bizi, karşıdan gelen felaketlere karşı siper olarak kullanıyorlarmış...

11 Kasım 2015 Çarşamba

İlişkiler üzerine

Bir kayığın, dümdüz gitmesi için her iki küreğin de eşit çalışması gerekir. Biri çalışır, diğeri çalışmazsa kayık kendi etrafında döner ve bir adım yol kat edilmez. İkili ilişkiler de böyledir. Yoksa "Bu ilişki nereye gidiyor?" diye sorgulamalar başlar. Sen bir adım attığında, karşı taraf da en az bir adım atmalıdır ki ilerlediğiniz görülsün ve ona göre rotanız belirlensin.

9 Kasım 2015 Pazartesi

Akşam işten eve geldikten sonra dışarı çıkıp gezmeye dermanın yoksa eğer, bu dünyaya yaşamak için gelmediğini bil.
Kazanmak için ne kadar çabaladığın kimsenin umurunda olmaz.
Herkesin gözü skor tabelasında...
Çirkin şansı yoktur.
Çirkin olduğu için aklını herkesten fazla kullanan vardır.
Böylece hem eşin hem de işin iyisini bulurlar.
Aldığını sevenler, sevdiğini alanlara göre daha mutlu.
Çünkü kimse sevildiği gibi kalmıyor.
İyi adamlar da çok, iyi kadınlarda.
Ama birbirlerine hep geç rastlıyorlar...
Aşkın matematiği yok.
Değer verince, azını çoğunu hesaplayamıyor insan.
Sevdiği adamın sevgisinden beslenen kadın, bir erkekten daha güçlüdür.
Kendi kendine konuşmak sorun değildir.
İçin, içini yemediği sürece...
İnsan mutluluğu, mutsuz eden her şeyi kendinden uzaklaştırabildiği kadar hisseder.
Küllüğün dolu olduğu yerde muhabbet koyudur. O gördüğünüz, insanların içinin küllüğe dökülmüş halidir. Kızmayın onlara.

Adamına göre muamele

"Kişiliğin renklisi makbuldür. Kişiye göre renk değiştireni değil." demiş La Edri.. Ben bu söze katılmıyorum. Bana göre kişiliğin, kişiye göre renk değiştireni daha makbuldür. Herkese aynı içtenlik ve aynı güler yüz gösterilirse enayi yerine koyanlar, iyi niyet kullananlar, başımıza vurup ekmeğimizi elimizden alanlar çok olur. Kimi insana elinizi uzattığınızda iki eliniz olur, birlik olursunuz. Bir başkasına da el uzatınca, kolunuzu bile kurtaramazsınız. Demek ki kişilik dediğin, kişiye göre renk değiştirmeli. Yani halk deyimiyle: "Adamına göre muamele"

6 Kasım 2015 Cuma

Yeter ki hak eden olsun.

Zararına seveceksin... Şimdi çıkıp gitse, getirdiği mutluluktan fazlasını alıp gider, biliyorsun. Yine de sev. Aşktan kim kârlı çıkmış ki?.. Zararı göze alamayan sevmesin zaten. Bir sıcak gülüş, bir bakış için kilometrelerce yolu gitmeye tenezzül etmeyen sevmesin. Kendi bencilliğine alet etmeyenlerden az kaldı, bulanlar kaçırmasın. Versin gerekirse sırtındaki ceketini, saatlerce yolunu beklese de "Daha şimdi geldim bende" desin... Yeter ki hak eden olsun.

5 Kasım 2015 Perşembe

"Çok kirli insanlar var dünyada." dedi.
"Gözlüklerinin camını sil" dedim.
Bende bu gönül varken, elbet kıymetimi bilene rastlarım. Ama seni bir daha böyle seven çıkmaz. Bana değil, sana yazık oldu.
Mutluluğu çarpıp, acıyı bölmek için bir aradayız.

3 Kasım 2015 Salı

Etrafta düşman aramıyorum, hepsi yanımda. Sırası gelen, karşıma geçip saldırıyor...
Alem akıllılara, ben de delilere hayranım. Çünkü deliler için bu hayatta üzülmeye değer hiçbir şey yoktur.

Sözüm Olsun kitabından.
Benim hatam sevmek değildi
Ben kendimi sevdiremedim.
"Hayır" ve "Sana ne" sözcüklerini fazla kullanan insanların huzurları kolay kolay kaçmaz.
Bende kimse için savaşacak güç kalmadı.
Var git yoluna.
Kalan mutluluğum,
ancak bana yeter.

2 Kasım 2015 Pazartesi

Kırılmanın telafisi yok. 
Bağır, çağır, darıl, üzül, sitem et ama kırılma.

1 Kasım 2015 Pazar

Şefkat ve merhamet kalbin iki gözüdür.

Vatandaşın siyasete dair görevi

Vatandaşın siyasete dair tek görevi vardır: Seçim zamanı sandığa gidip vazifesini yerine getirmektir. Orada burada partilere şakşakçılık yapmak değil. Bir yerde bir parti yalakası görürseniz ya akıl yoksunudur ya da o partiden menfaati vardır. Herkesin derdi-sıkıntısı memleketin hâli ise kimse parti peşine düşmemeli. Kalbinin, vicdanının sesiyle oyunu kullanmalı ve oy süresi bittikten sonra da olabildiğince sayıma şahit olmalıdır. Hepsi bu kadar. Duamız: Her dilin, dinin, ırkın tek bayrak altında birbirlerini İNSAN olarak görüp, el ele vererek ülkede huzur içinde yaşamasıdır. Hayırlara vesile...