10 Aralık 2015 Perşembe

Benim bir kaybetme korkum vardı.

Benim bir kaybetme korkum vardı. Artık yok. Her sevgili, her kardeş, her arkadaş, her sevdiğim oyuncak ve her hevesle aldığım kıyafetin eskimesi; kaybetme korkumu birer parça koparıp aldı benden. Duygusalım, yeni bir insanla tanıştığımda kalbim hala atıyor ama kalbimin duracağı korkusunu da yaşamıyorum. Neye üzüleceğimi kendim belirleyecek kadar robotlaştım. Rastladığım hiçbir olaya, sürprize şaşıramaz hale geldim. İnsanlardan her türlü iyiliği de kötülüğü de bekliyorum. Âşıksam, o aşkın bir hakkını elim dilim gücüm kalbim yettiğince yerine getiririm ama gitmek isteyene de kapıyı açmak zahmet olmuyor, kaybetmekten korkmuyorum. Yanımda olan başımın tacıdır, uzak olana da Allah gönül rahatlığı versin. Gözden uzak yaşanan sevdanın gönüldeki yeri derin olmaz. Zamanla yokluğuna da alışılır, kokusu da unutulur, gülüşü de... Kimi bu duruma "hayattan umudunu kesmiş" der, kimi "yaşarken ölmüş" der, kimi de "doymuşluk" der. Umursamıyorum, kim ne derse desin. Benim kendimden memnunum.

6 Aralık 2015 Pazar



'Sev sev nereye kadar?' diye sordu adam. Kadın, 'Seven, nereye kadarını sormaz' dedi, gözleri doldu ve ağlayarak gitti. Adam böbürleniyordu, 'kadınları kendim için ağlatıyorum' diye. Oysa kadın, adama değil sevgisinin ziyan olmasına ağlıyordu.
İnsanlar konuşur, kırılıp kırılmadığın kimsenin umurunda değil.
Herkes bir şeyler arıyor, çoğu kendini...
Dört duvar arasındaysan, hangi şehirde olduğunun bir önemi olmuyor.

5 Aralık 2015 Cumartesi

Bazen anlaşılmaz olmak iyidir. Bırakın herkes her konuda sizi anlamasın.
Bu dünyaya mutlu olmaya gelmediğini bilerek yaşayanlara ne mutlu.
Dünyanın her türlü kederine, sıkıntısına alıştım da bir tek yalancılarına alışamadım. Ne kadar alışmama konusunda inatlaştıysam, o kadar çok yalancıya rastladım.
Kimseden huzur vermesini beklemiyorum, elimdekini almasınlar yeter.
İnsan insanın mutsuzluğuna katlanmalı.
Mutluyken herkes anlaşır.
Çaycının fazladan getirdiği bir bardak çay gibiyim. Kimse sahiplenmiyor, tepside kalıyorum. İnsanların gözü önünde her saniye soğuyorum hayattan.
Can çıkana dek çabalamak kimsenin zoruna gitmez.
İnsanın zoruna giden, yaranamıyor olmasıdır.
Geçici mutluluk istemiyorsan:
İnsanlara değil eşyalara bağlan. Çay içtiğin fincanı, oturduğun koltuğu, yastığını sev. Kırılıp bozulan şeyleri sev ki gittiğinde yerine yenisini bırakabilesin.
İnsan için mal mülk feda edilir ama insan için insan feda edilmez. Çünkü hayatın kesin kuralıdır. Feda edilen gider, sonrasında feda ettiklerine yeniden muhtaç olursun. Eyvah'ların buradan köye yol olur. Bu durumda bir selama, bir merhabaya yüzün kalmaz.
Gönlümde cehennem de var, saray da.
Nerenin kapısını çalacağın sana kalmış.
Saat oturur ilerlemek bilmez. Dünya özleyenlerin düşmanı.
Canı yanmış insanlara yakın olun. Onların sözleri ruha şifadır. Bunun da bir tek yolu var: Yandıkça yaklaşırsınız.
İki kişilik de olsa bir yuvada eğer kahvaltı sofrası kurulmuyorsa orada ne huzur olur ne de bereket.
Önemsizler boş vakitlerde ağırlanır, değerli olanlara da zaman ayrılır.
Kafada bitmeyen sorunlara hiçbir kaçış çare olmaz.
"Can yakmak" durduk yere aklıma gelmez benim. Birinin canını yakmışsam, zamanında canımı yakmaya acımadığı içindir.
Gözleriniz diyorum hanımefendi, biraz daha seyredersem dünyanın ölümlü olduğunu unutabilirim.
..sonra dedim ki kimseye anlatarak yorma kendini. Seni bilen, anlatmadan anlayandır.
Bu zamanda ağız tadıyla aşk acısı da çekilmiyor. Tıp ilerledi (!) etrafta sayısız türde yara bandı ve merhem var.
Benim sitemim, dargınlığım günlüktür. Kendime hamallık yaptırarak ertesi güne taşımam.
Yarı samimiyetler midemi bulandırıyor benim, ya canıma can ol ya da az ötede oyna.
Kötü insanlar herkesin bir şekilde karşısına çıkıyor ama hiçbiri duygularını öldürmesin. Yaşadıkların, iyiye rastladığın zaman birbirinize dört elle sarılmanız gerektiğini öğretiyor.
Büyük paraların döndüğü işlerde terazinin doğru tartmasını beklemeyin.
Seni hiç tanımamış olmayı dileyecek kadar üzme kimseyi.
Bir zamanlar insanlar beni anlamıyor diye yakınırdım. Artık gerek yok diyorum. Beni bilen, yanlışıma bile "bir bildiği var" der zaten.
Ve bir zaman gelir, insanın sesi de yorulur. Artık kimseye bir şey anlatmak için çabalamaz...
Yüzüne bakınca ruh halini anlayarak davrananlar varsa hayatında, yaşamayı sevmek için nedenin var demektir.
Öyle insanlar vardır ki ömründe bir çiçek bile dikmemiştir ama gölge beğenmeme konusunda ustalar. Memnun olmak insanın kendi elindedir, memnun etmeye çalışanın değil.
Gittiğim yağmurla geldim adeta. Şubat'ta İstanbul'dan ayrılırken de yağıyordu. Severim ıslanmayı yağmurda, ıslanınca canımı yakacak şeyler olmasa. Huzurdur ıslanmak... İnsanın tüm kederi akıp gidiyormuş gibi. Başta bahsettiğim "Ayna" grubu dağıldı. Lise yıllarımda onların şarkılarıyla uyuyup uyanırdım. Duygu hiç eksik olmazdı şarkılardan.. Şimdiki şarkılarda ise yatağa atmanın yolları anlatılıyor neredeyse.. Zamana ayak uydurmak, fikir ve düşünce olarak güncellenmek güzeldir ama ben duygu adına eski kafalı olmaktan yanayım. İyi böyle. Hatta en güzeli. Zira kıymetsiz şeylerin tadı da olmaz izi de...
28 Kasım 2015 / Bakırköy
İstanbul'da sırtımda çanta ile bir turist gibi gezmek duaydı bir zamanlar. Oldu işte... Duamı yaşıyorum... 7 yaşımda iş hayatına atılan ben, artık kimsenin işinde çalışmıyorum. Erken başladım, erken emekli ettim kendimi... Tek görevim okurlarıma keyif ve ders alacakları kitaplar yazmak. Ne mutlu bana ki size varlığımı fark ettirmişim ve şu anda bu yazıyı okuyorsunuz. Ölüm erken gelse de gözümün açık gitme sebebi daha fazla şey sunamamak olur. Zira bu hayat serüvenini yaşamaya doydum. Tek şey kalıyor geriye, o da ilim açlığıdır. Hiç kimse buna asla doymasın.
26 Kasım 2015 / İstiklal Caddesi
"İyiyim deyişinize,
hemen inanmayan kişidir dost."
Gözyaşı, dünyanın en güçlü silahıdır.
Doğru yerde kullanıldığı sürece...
Herkes sevdiği için bin bir çileye razı ama öncesinde tek bir soruya cevap bulmak istiyor: "Buna değecek mi?" Hayatı boyunca bir-iki pişmanlık yaşayan insan, bir daha eskisi gibi olamıyor. Her an temkinli davranır hâle geliyor. Pişmanlıkların acısını değil de tecrübesini geleceğe taşıyanlar daha akıllıca davranır. Acısını taşıyanlara ise rastladığı herkes birer yara bandı olur ve hiçbir gönülde barınamaz.
"Senin yaptığını Çorum'lular yapmaz." sözüne denk olarak literatüre bir söz de ben ekliyorum. Lütfen kayıtlara geçsin:
"Senin yaptığını Kayseri esnafı yapmaz."

23 Kasım 2015 Pazartesi

"Nasılsa dil döken var. Konuşup dursun. Arada "hm" yaparım, gülücük koyarım, tasması elimde nasılsa, her istediğimi anında yaptırım. Kırılamaz, gücenemez, öfkelenemez, çünkü beni köpek gibi seviyor."
İşte yukarıdaki gibi sevenine zulmeden çok kansız var.
Mümkünse tanıdığımız gibi kalın. 
Gerçekten imkansızı başarmış olacaksınız.
İyi insanlara, en çok da iyi insanları enayi yerine koyanlar muhtaç olur. Asıl enayi onlardır, iyilerin kıymetini bilmezler.
Kimseye nasıl yaşayacağını öğretmeyin, önce kendiniz düzgün yaşayın. Bırakın, isteyen örnek alsın.
Dar gün dostuyumdur ama dara düşünce hatırlayanların değil.
Hayatın saçma şeyleri de var: Kimseye veremediğin sevgiyi, herkesten bekleyebiliyorsun. Halbuki herkes verdiği kadarını alır. Fazlası da eksiği de nasip...
Bazıları mutlu etmeye değil, var olan mutluluğumuzu elimizden almaya geliyorlar.
Allah, uyuyunca geçmeyen yorgunluklar vermesin, gerisi kolay.
Aptallığın tedavisi yok.
Yaşadığın kadar yaşlı, yanlışından ders aldığın kadar tecrübeli, tecrübeni hayatına yansıttığın kadar da olgunsun...
Kadın, geldiği yere renkleriyle gelir. Onun olmadığı bir hayatın içerisinde siyah, beyaz ve griden başka renk bulunmaz.
Herkes birbirini özler ama kimse arayıp sormaz. Sorduğunda aklındasın, baktığında ise unutalı yıllar olmuş.
Anlatabilmek çok şeydir. Anlaşmak her şey.
Hayatın yaşamaya değer olanı, değer verilenlerle beraber olanıdır.
Yalnız olmak iyidir. Tabi o'nun kalbinde yalnızsan eğer.
Elindeki mutluluğu, başkalarının mutluluğunu kıskanarak büyütemezsin. Önündeki tabağı görmeyip, başkalarının lokmalarını takip edenler daima kalır.
Affetmemek, bir nevi nefret etmektir. Nefret yorar, yudum yudum öldürür insanı...
Seni mutlu etmek değil, seninle mutlu olmak istiyorum.
Kahvaltıdan önce sigara yakmayacak kadar kafamız rahat olsa yeter.
"Senin yaptığını Çorum'lular yapmaz." sözüne denk olarak literatüre bir söz de ben ekliyorum. Lütfen kayıtlara geçsin:
"Senin yaptığını Kayseri esnafı yapmaz."

20 Kasım 2015 Cuma

Bana uyanacaksan, şimdi uyu.

Bana uyanacaksan, şimdi uyu. Zira bana uyanmadığın gün, gün olmasın. Gözümü açtığımda, yanımda gördüğüm yüz senin değilse o yüz, yüz olmasın. Kapıyı çaldığımda açan sen değilsen o ev, ev olmasın. Rüyada kırlarda koştururken tuttuğum el senin değilse o rüya, rüya olmasın... Şimdi uyu, bana uyan, günüm sen ol, uykum sen, sarıldığım sen, hissettiğim sen... Sonrası mı? Böyle hayatın sonrasını düşünmem ben. Her şey senli... Çok şükür.

19 Kasım 2015 Perşembe

İnsanlar yarışır.

İnsanlar her zaman yarışır. Paran varsa, kusurlarına avukat olmak için yarışırlar. Paran yoksa da cezanı kesmek için... Örneğin; Sen hiç 60 yaşında zengin bir adamın 16 yaşındaki bir kızla evlendirildi diye kapısının taşlandığını gördün mü? Görmedin. Onca insanın arasında bir tane vicdanlı çıksa, herkes onu susturmak için avukat kesilir. Paran olmayınca, gittiğin misafirlikte bile kırk kişi ayakkabını ezer, çıkışta ayakkabının tekini bulmak için saatlerini verirsin. Anlamak yoruyor... Kimin sana ne gözle baktığını o kadar kolay görüyorsun ki kendine şaşarsın. Hatta bazılarının üzerine bir avuç para atıp kendine köpek yapasın gelir. Olurlar, pekala köpek olurlar, hem de hiç gurur yapmadan...

18 Kasım 2015 Çarşamba

Bende başımın üstünden başlayarak ayağımın altındaki paspastan devam edip, mutfaktaki sarı bezden dış kapının mandalına kadar yer var. Nereyi hak edersen derhal seni oraya bırakırım. Emin ol hiç zahmet olmaz bana.

17 Kasım 2015 Salı

Can çıkana dek çabalamak kimsenin zoruna gitmez. İnsanın zoruna giden yaranamıyor olmasıdır.
Kırılan bardağın sivri yanları vardır.
Tutmaya kalkarsan canın yanar.
Sen ilgini göster. Hak etmiyorsa kapıyı gösterirsin. Gösterdiğin ilginin pişmanlığı geçer, ama göstermediğin ilginin pişmanlığını ömür boyu yaşarsın. Bakın Dostoyevski demiş ki: "Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır"

16 Kasım 2015 Pazartesi

'Can yakmak' durduk yere aklıma gelmez benim. Birinin canını yakmışsam, zamanında canımı yakmaya acımadığı içindir.
Bir kez gitti mi, ister dönsün ister dönmesin; hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Kopan ipi bağlarsan, düğüm yeri belli olur. Ve elini her uzattığında takılırsın oraya. Yeniden aklına gelir. Gelmez olsun.
Seven, sadece sevdiğine karşı zayıftır. Sevilen bunu kullansın diye değil, sarılıp bağrına bassın diye.
"Sabır" kişiye göre gösterilir ve herkeste vardır. Kimini bir dakika beklemek zulüm gibidir. Kimini de yıllarca beklesen "Canı sağolsun" dersin.
Aramızda mesafeler olsun
ama sen bana uzak olma.

15 Kasım 2015 Pazar

Bir insanla beraber olmak istediğinizde;
Önce birbirinizi yanyana hayal edin, üst üste değil.
Ağaçların, testi ile taşınan suya ihtiyacı yoktur.
Yalnızca Allah'tan yağmur beklerler.
Sevildikçe yaşadığımızı hissediyoruz. Ötesine bakarsan, herkes dünyada birer yolcu ...
Seni beklerken kaplumbağa gibi zaman.
Sen varken dört nala...
Marangozu ancak mobilyacı eleştirebilir, ormancı değil.
"İyi ki varsın" dediklerimizin hatırına katlanıyoruz bunca ceremeye. Yoksa yedi milyar insanın içine ettiği bir dünyayı kim neye yapsın?

14 Kasım 2015 Cumartesi

Yeryüzünün ağır olan üç işi vardır:
Bekl'emek, düşl'emek, özl'emek...
Hepsi de yoğun 'emek' ister.
Bırakın kafanız karışsın, altı üstüne gelsin
Karışan tencerenin dibi tutmaz.
Sana da yazık hatun... Bu zamana kadar karşına hep yalancı ve üçkağıtçı erkekler çıkmış. Şimdi de dürüst birine rastladın ama inanacak gücün kalmamış. Üzme kendini, bu senin suçun değil...
"Belini, boynunu ve ayaklarını sıcak tut." dedi annem.
Bu sözü, binlerce "seni seviyorum"a bedeldi...

12 Kasım 2015 Perşembe

Suyun üzerinde yüzen yaprak misali aşklar,
Bir bakışla aşık, bir laf ile düşman olunuyor.
Bugün senin yanına gelip birilerini kötüleyen, yarın başkasının yanına gidip seni kötüler. İnsanın en yakınıyla dâhi arasında güvendiğine pişman ettirmeyecek kadar ölçülü bir mesafe olmalıdır. Çünkü kimin ne zaman düşman olacağı belli olmaz.
Dünyanın en uzak noktası sırtımızdır. "Merak etme, arkandayım." diyenlerin ne demek istediklerini çok sonradan anladık. Meğer bizi, karşıdan gelen felaketlere karşı siper olarak kullanıyorlarmış...

11 Kasım 2015 Çarşamba

İlişkiler üzerine

Bir kayığın, dümdüz gitmesi için her iki küreğin de eşit çalışması gerekir. Biri çalışır, diğeri çalışmazsa kayık kendi etrafında döner ve bir adım yol kat edilmez. İkili ilişkiler de böyledir. Yoksa "Bu ilişki nereye gidiyor?" diye sorgulamalar başlar. Sen bir adım attığında, karşı taraf da en az bir adım atmalıdır ki ilerlediğiniz görülsün ve ona göre rotanız belirlensin.

9 Kasım 2015 Pazartesi

Akşam işten eve geldikten sonra dışarı çıkıp gezmeye dermanın yoksa eğer, bu dünyaya yaşamak için gelmediğini bil.
Kazanmak için ne kadar çabaladığın kimsenin umurunda olmaz.
Herkesin gözü skor tabelasında...
Çirkin şansı yoktur.
Çirkin olduğu için aklını herkesten fazla kullanan vardır.
Böylece hem eşin hem de işin iyisini bulurlar.
Aldığını sevenler, sevdiğini alanlara göre daha mutlu.
Çünkü kimse sevildiği gibi kalmıyor.
İyi adamlar da çok, iyi kadınlarda.
Ama birbirlerine hep geç rastlıyorlar...
Aşkın matematiği yok.
Değer verince, azını çoğunu hesaplayamıyor insan.
Sevdiği adamın sevgisinden beslenen kadın, bir erkekten daha güçlüdür.
Kendi kendine konuşmak sorun değildir.
İçin, içini yemediği sürece...
İnsan mutluluğu, mutsuz eden her şeyi kendinden uzaklaştırabildiği kadar hisseder.
Küllüğün dolu olduğu yerde muhabbet koyudur. O gördüğünüz, insanların içinin küllüğe dökülmüş halidir. Kızmayın onlara.

Adamına göre muamele

"Kişiliğin renklisi makbuldür. Kişiye göre renk değiştireni değil." demiş La Edri.. Ben bu söze katılmıyorum. Bana göre kişiliğin, kişiye göre renk değiştireni daha makbuldür. Herkese aynı içtenlik ve aynı güler yüz gösterilirse enayi yerine koyanlar, iyi niyet kullananlar, başımıza vurup ekmeğimizi elimizden alanlar çok olur. Kimi insana elinizi uzattığınızda iki eliniz olur, birlik olursunuz. Bir başkasına da el uzatınca, kolunuzu bile kurtaramazsınız. Demek ki kişilik dediğin, kişiye göre renk değiştirmeli. Yani halk deyimiyle: "Adamına göre muamele"

6 Kasım 2015 Cuma

Yeter ki hak eden olsun.

Zararına seveceksin... Şimdi çıkıp gitse, getirdiği mutluluktan fazlasını alıp gider, biliyorsun. Yine de sev. Aşktan kim kârlı çıkmış ki?.. Zararı göze alamayan sevmesin zaten. Bir sıcak gülüş, bir bakış için kilometrelerce yolu gitmeye tenezzül etmeyen sevmesin. Kendi bencilliğine alet etmeyenlerden az kaldı, bulanlar kaçırmasın. Versin gerekirse sırtındaki ceketini, saatlerce yolunu beklese de "Daha şimdi geldim bende" desin... Yeter ki hak eden olsun.

5 Kasım 2015 Perşembe

"Çok kirli insanlar var dünyada." dedi.
"Gözlüklerinin camını sil" dedim.
Bende bu gönül varken, elbet kıymetimi bilene rastlarım. Ama seni bir daha böyle seven çıkmaz. Bana değil, sana yazık oldu.
Mutluluğu çarpıp, acıyı bölmek için bir aradayız.

3 Kasım 2015 Salı

Etrafta düşman aramıyorum, hepsi yanımda. Sırası gelen, karşıma geçip saldırıyor...
Alem akıllılara, ben de delilere hayranım. Çünkü deliler için bu hayatta üzülmeye değer hiçbir şey yoktur.

Sözüm Olsun kitabından.
Benim hatam sevmek değildi
Ben kendimi sevdiremedim.
"Hayır" ve "Sana ne" sözcüklerini fazla kullanan insanların huzurları kolay kolay kaçmaz.
Bende kimse için savaşacak güç kalmadı.
Var git yoluna.
Kalan mutluluğum,
ancak bana yeter.

2 Kasım 2015 Pazartesi

Kırılmanın telafisi yok. 
Bağır, çağır, darıl, üzül, sitem et ama kırılma.

1 Kasım 2015 Pazar

Şefkat ve merhamet kalbin iki gözüdür.

Vatandaşın siyasete dair görevi

Vatandaşın siyasete dair tek görevi vardır: Seçim zamanı sandığa gidip vazifesini yerine getirmektir. Orada burada partilere şakşakçılık yapmak değil. Bir yerde bir parti yalakası görürseniz ya akıl yoksunudur ya da o partiden menfaati vardır. Herkesin derdi-sıkıntısı memleketin hâli ise kimse parti peşine düşmemeli. Kalbinin, vicdanının sesiyle oyunu kullanmalı ve oy süresi bittikten sonra da olabildiğince sayıma şahit olmalıdır. Hepsi bu kadar. Duamız: Her dilin, dinin, ırkın tek bayrak altında birbirlerini İNSAN olarak görüp, el ele vererek ülkede huzur içinde yaşamasıdır. Hayırlara vesile...

31 Ekim 2015 Cumartesi

Mandalinanın kabuğunu tek seferde soyunca mutlu olan çocuklardık. Ne ara böyle doyumsuz olduk bilemedim.
"Onu tanıdığım için çok şanslıyım" dediğimiz insanlar yanımızda olduğu sürece dünyanın kederi sırtımıza yük olmaz.
Bazen bir masayı silmekle başlarsın ve bütün evi temizlersin. Anladın sen.
Meyve veren ağaç,
Taşlanmayı göze almıştır.
Atılan taşlar incitemez.
------
*Sözüm Olsun kitabından.
Yanımdaki yerini hiçbir şey doldurmaz.
Ne telefonda konuşma, ne de yazışma;
Beni yokluğuna alıştırma.
Ceplerim umutla dolu,
Bana umut verme, müjde ver.
O adam sabah uyanınca seni yanında görmeyi hak edecek ne yaptı?
Seveceksen;
Dudağı çaya, kalbi Allah'a yakın olanı sev.
Hava soğuk, kimse kimseyi tanımıyor, çayımı az önce içtim. Bir battaniye olsa da şu bankta kıvrılsam biraz.
Yumruk kalkmadan evvel akıl gelirse başa,
Yıllarca duvarlara çentik atılmaz boşa.
Aklını kullan, en az bir eser bırakmak için yaşa
ki adının yazıldığı tek yer mezar taşın olmasın!
Gitmişse gitmiş. Bir şey yapmam lazım, gidişinin anlamı olsun diye. Kendimi mi öldürsem yoksa Dilber Ay mı dinlesem karar veremedim.
Okunacak onca kitap, düşünecek onca güzellik varken en büyük pişmanlığım, anlamayacak olanlara ayırdığım vakit olmuştur.
Ruhumuz, bizi düşünmeyenleri
düşünmeye daha çok meyilli.
En kötü karar, daima kararsızlıktan iyidir. Eğer bir yanlış yapacaksan kendi aklınla kabul ettiğin yanlışı yap. Bu durumda suçlayacak birilerini aramaya gerek duymadan, ders alması gereken kişinin kendin olduğunu anlamış olursun.

27 Ekim 2015 Salı

Önce iyi niyetimi kaybettim,
sonra iyi niyetimi kaybedenleri.
Duvar soğuktur ama yaslanmak için insanlardan daha güvenli.
Şimdi "Daha erken" dediğimiz bir çok şeye, bir zaman sonra geç kaldığımızı fark edip "Bizden geçti" diyeceğiz.
Dünya, fukaranın yakasını ölene kadar bırakmaz.
Yazmak, seni sessizce dinleyen, arkadan atıp tutmayan, sırlarını kötü bir durumda yüzüne vurmayan, güvenmekte sınır tanımayacağın bir dostunun olduğundan emin olmaktır.
Sonbahar yaprakları arasında bir battaniyeye sarılıp, üzerime karlar düşene dek uyumak istiyorum.
Yalnızlık en iyi öğretmendir.
Anlatmaz, düşündürür.
Sonra gitgide hissizleşiyorsun azizim. 
Kimse ne muhabbet ehli, ne de yol arkadaşı gibi görünmüyor gözüne.
Onlarca mağaza gezip, hiçbir şey almadan eve dönen bir kadın sana değer veriyorsa eğer, ondan ayrılmak senin ahmaklığın olur. Gidersen; inan, alamadığı bir ayakkabı kadar dahi sana üzülmez.
İyi insanların, iyi günleri olmaz pek. Hatır sorunca söyledikleri iyiyim'ler, dudak tiryakiliğinden gelir.
Bir kahve söyle, kırk yıl sevda hatırına... 
Bir de Ahmed Arif'e selam söyle, de ki: 
"Sonunda vuslat olacaksa, prangalar değer eskitilmeye..."

24 Ekim 2015 Cumartesi

Hala gözlerinin içi gülecek kadar hayattan soğumamış ve içtenliğini kimseden gizlemeyecek kadar temiz kalpli insanlar var dünyada. Çok az kaldılar. N'olur onlara da kıymayın...

22 Ekim 2015 Perşembe

Bedelini ödemediğin hataların varsa, hayatta ondan başka hiçbir şeyden korkmanın gereği yoktur. O mutlaka gelecektir... Yeryüzünün en büyük rahatlığı, hatalarının bedelini ödemiş olmanın rahatlığıdır. O anda insan, vücudunun ya da ruhunun görmüş olduğu zararı en derinden hisseder ama beklenen felaket gelmiştir. Hayatın tecrübesi, unutmak mümkün olmasa da her yaranın dineceğini bir şekilde bildirir insana. Ders alana ne mutlu...

Sevemiyorum...

Sevemiyorum;
düşünmeden konuşanları, pireyi deve yapanları, diline sahip olamayanları, sıkıntısını sevdiklerine hissettirenleri, dinlemeden yargılayanları, sevgili reklamı yapanları, gösteriş meraklılarını, içten pazarlık yapanları, kindarları, kıskançlığı kötüye kullananları, lafı işine geldiği gibi anlayanları, dünyayı kendi etrafında döndürdüğünü zanneden bencilleri, nankörleri, şükretmeyenleri sevemiyorum. Bu tür canlılara tahammül etmekte mecbur olanlara acıyorum...
Meşgul olduğunu söylüyorsa rahatsız etme. Kıymetli olsan, zaten o meşguliyetin bir parçası sen olurdun.

20 Ekim 2015 Salı

Ve bir zaman geliyor, çok yorulduğunu hissediyorsun. Bahardan beklentilerin de azalıyor, hiçbir şeyi beğenmez, hatta çoğu zaman kendine fazla geldiğin oluyor. Yakınındaki kapı başka bir dünyaya açılsın istiyorsun ya da yaşanılanların kötü bir rüya...
İyi adamlar da çok, iyi kadınlar da...
Ama birbirlerine hep geç rastlıyorlar...

Günahımın cezasını, sevabımın sefasını sürmeyecek olan; hayatımla ilgili kararlarımı beğenmeyebilir ama saygı duymak zorunda. İstemiyorsa gitsin. Bu tür insanların hayatımda olmayışı bir eksiklik teşkil etmez Üstelik huzurum diri kalır.
Öğrendim ki, zamana bırakılan birçok şeyin üzerini toz kaplar ve tanınmayacak hale gelir. Çünkü zaman geçtikçe ben; eski ben olmam, bıraktığım da eskisi gibi kalmaz.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Bazen kendimi insanların mutluluğuna seyirci olarak görevlendirilmiş biri gibi hissediyorum. Ömür geldi yarıya, hâlâ aynı terane...
Elimden geleni yaptıktan sonra
"Hayırlısı" deyip köşeme çekilirim.
Sonuç kötü olsa da canım yanmıyor.
Kibrinden arınmış insanlar gerek bize,
ötekiler zaten evlat olsa sevilmez.
Kusura baktım, benim için öldün, yasını tuttum, konuyu kapattım. Pardon tanışıyor muyuz?

18 Ekim 2015 Pazar

Kadın, geldiği yere renkleriyle gelir. Onun olmadığı bir hayatın içinde siyah, beyaz ve griden başka renk bulunmaz...
Biz, bize yaşam enerjisi verecek insanlar ararken, karşımıza hayattan soğutacak insanlar daha fazla çıkar. Bu durumda hayatın sunduğu şu altın kural devreye girmeli: "Görmezden gelin.."
Güzel kadınlardan medet ummayın beyler. 
Ya evlidirler, ya da aşka tövbeli... 
Şefkat ve merhamet bir aksesuar değil insan ruhuna dahildir. Kaybedilmesi kolay fakat kazanılması zor, çünkü insanın başına türlü felaketler gelmeden empati yapmayı yeniden hatırlamaz. Ne mutlu kalbinin yumuşaklığına zarar gelmeyenlere...

17 Ekim 2015 Cumartesi

"Canım" dediklerin, canından kolayca vurabilirler. 
Diğerlerinin attığı taşlar, sadece üstündeki tozları alır. 
Bu durumda daha çok parlarsın.
Etrafta düşman aramıyorum, hepsi yanımda.
Sırası gelen, karşıma geçip saldırıyor.
Güvendiğin dağlara kar yağmışsa, yapacak tek şey kalmıştır;
KAY GİT.

16 Ekim 2015 Cuma

Uykuyu seviyor olmamız,
Dünyaya tahammül edemediğimiz içindir.
Karanlığa yakacak mumun yoksa eğer; bu, hayata küsmeni gerektirmez. Ya kendin yanıp aydınlatacaksın yolunu ya da karanlıkta yürümeyi öğreneceksin.
En çok da hayatın sillesini yemiş insanları seviyorum.
Muhabbetin hakkını veriyorlar daima.
Yaşamışlıkları var, acı çekmişlikleri var,
en yüksek damdan düşmüşler.
Anlıyorlar halden.

15 Ekim 2015 Perşembe

Kapattım o defteri... Gelene tüm yollar açık, gitmek isteyene de bizzat biletini alırım. Hiçbir kapının önünde oturup açılmasını bekleyecek ya da kilidi zorlayarak azmimi yıpratacak zamanım yok. Bekleniyor olsam zaten kapıda karşılanırım. Araya mesafe koymayı, kendime kıymet vermeyi ve hüsrana uğrayınca canım acımayacak kadar ölçülü güvenmeyi çivi çakarcasına vura vura öğrendim. Kara toprağın altından su geçer, kupkuru dallar çiçek açar ama bende herkesi kendim gibi görüp baş tacı edecek defter açılmaz.
Bir erkek evlenmek istiyorsa; ya gözü açılmamıştır ya da gözü doymuştur. Gözü açık erkeği kimse kolaylıkla evliliğe ikna edemez.

14 Ekim 2015 Çarşamba

İnsanlardan çok hayvanların sevdiği biri olmayı tercih ederim. İnsanın sevgisinde menfaat, hayvanın sevgisinde sadakat vardır.
Sen git haftada bir kendine özel bir çiçek yaptır, sonra iş yerine götürüp masanda fotoğrafını çek. Ardından facebook'da "Yine biri çiçek yollamış bugün bana. Ama üzerinde isim de yazmıyor. Hay Allah" diye paylaş. Tamam inandım, tamam. Ben de her gün kapımın önünde içine saç teli bırakılmış mendil buluyorum. Ben ona inanayım sen de buna inan. Kapiş? :P
İlk sevgili olduğunuzda 'birbirinize çok yakışıyorsunuz' deyip de ayrıldığınızda 'zaten sana göre değildi, şöyleydi, böyleydi diyen sözde arkadaşlarınızın ağzına ahır küreğiyle vurun.
İnsanın en çok da kendine verdiği sözleri tutmama hastalığı var!

7 Ekim 2015 Çarşamba

Nesini seveyim kışın?

Henüz tam olarak kış başlamadan, bitişinin hayalini kuruyorum. Kışın güzel oluşunu; evinde doğalgaz olup da faturasının miktarını umursamayacak olanlar yaşar. Bir de geçen yıl giydiği kışlıkları yeniden giymek zorunda olmayanlar... Sobasının fırınında kestane veya patates kavuranlar çaresizlikten ötürü kışı renklendirmeye çalışıyorlar. Nesini seveyim kışın? Kimseye yaramıyor.
~ Servet Saygınoğlu

6 Ekim 2015 Salı

Moral insana kefeni yırttırmış.

Mide rahatsızlığımdan bahsetmiştim bir zamanlar, müdavimliğin hakkını verenler iyi bilir. O zaman doktorum bana sıkıntı-stresi yasaklamıştı ve bende olduğu gibi onun dediğini yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Öte yandan Kafka'nın meşhur sözü: "Bu dünya için kendini yıpratman gülünç." sözünü hatırlarım. Böylece son birkaç ayda hayatım gerçekten bambaşka bir hâle dönüştü. Alnım açılıyordu, bende kel olacağımı zannederek seviniyordum. (Korkarsan başına gelir) Şimdilerde saç çıkıyor yeniden... smile ifade simgesi Moral böyle bir şeydir işte. Olmadık yaşta saç da çıkarır, hatta boy bile uzatır.

~ Servet Saygınoğlu 

28 Ağustos 2015 Cuma

Şu hayatı artık anlayın...

Gurur da, kibir de bir yere kadar be kardeşim. En ufak bir hasta yatağına düştüğünde anlayacaksın kimin yanında olup olmadığını... O zaman sahip olduğun mal mülk seni o yataktan kaldırmaz ama ziyaret edenlerin, moral verenlerin ve güldürenlerin seni ayağa kaldırabilir. Paranla dost değil, yalaka biriktirebilirsin. Yalakalar da gölge gibidir. Havan bulutlanınca hiçbiri kalmaz etrafında... Hayatı biraz anlayın nolur... En büyük başarı, gönül alarak günü bitirmektir. Başını yastığa koyunca "Mevlam bugünleri aratmasın" demenin rahatlığını yaşayarak tebessümle yorganı çekmektir üzerine...

Servet Saygınoğlu

9 Temmuz 2015 Perşembe

Temmuz Soğuğu

Bundan 4 ay kadar önce ailemin yanına gelmeye karar verdiğimde, hiçbir şeyi endişe etmeyen ben yaz gelince evde nasıl rahat dolaşacağımı düşünürdüm. Sebebi belli: 10 yıldır İstanbul'daydım ve yaz gelince sonbahara kadar (hava sıcaklığından dolayı) evde donla dolaşırdım. Kayseri'ye gelirken bunu epey düşündüm. sonra Ya Allah deyip yola çıktım ve geldim. 

Mayıs ayına girdik, hava ısınmadı. Kendi kendime "Buranın rakımı yüksektir, önümüzdeki ay ısınacak." dedim, Haziran ayı geldi, "Dünyanın her yerinde iklim bozukluğu var. Temmuz gelince yanacağız. Hatta odamdayken donla gezerim, odamdan çıkınca pijamamı giyer dolaşırım" diyerek geçiştirdim. Vakit geldi temmuz ayının neredeyse yarısına... Akşam güneş battığı andan itibaren ben hala hırka giyiyorum ya la... Yok abi, olacak iş değil... Şimdi uyarladığım "Haydi güzelim, şeker ezelim, bu sene de hırka ile gezelim" şarkısını söylüyorum ama yakında bunun üzerine bir türkü yazarım ben. Kaçarı yok.

Servet Saygınoğlu

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Dış güzellik mi, iç güzellik mi?

Sorsan kimse dış görünüşe önem vermez. Net olan ise: Dışını beğenmeyenin içini merak etmediği... Kendimden örnek verecek olursam, yolda caddede yürürken aşırı şık giyinmediğim sürece kimse bana dikkatlice bakmaz, yanımdan geçen tebessüm etmez, bir mekanda otururken masama telefon numarası bırakmaz yani smile ifade simgesi Öte yandan dikkat çekme meraklısı olanların birçoğu eğer aklını kullanamıyorsa vücudunu kullanır. Kadının dekolte yapanı, erkeğin de kası abartanı buna örnektir. Kadının kıyafetine sözüm yok. Kaliteli olan kıyafet kendini belli eder. Peki erkekteki kas olayı ne?
Kas yapmanın zengin gösterme ihtimali bana göre yok. Spor salonuna aylık verilen ortalama ücret 150 TLdir + her gün ayrılan 2 saat. Günlük 2 saatin yarım saatini spora ayırsa, 150 TL lik kitap alıp okusa, seksilik konusunda kas yapanları gayet kolay alt eder. (eğer amaç buysa) Çünkü en seksi şey zekadır. Bir yandan da acıyorum.Gencecik yaşta her gün saatlerce spor yapıp balon şişiyorlar. bazıları iğne bile yaptırıyor yani. Sporu bıraktığı zamanda ise sarkmaya başlıyor vücutları.. Yani vücudu geliştirmek kolay, onu korumaktır zor olan. Çünkü bir zaman sonra mecburiyete dönüşüyor. Velhasıl yazık günah ya. Yine üzüldüm bak.

Servet Saygınoğlu

Vicdan kadar ömür

Herkesin ömrü vicdanı kadar olsa da ortalık biraz sakinleşse... Düşünsene, ne güzel olur. Yolda rastladığın herkesle selamlaşır, hal-hatır sorarsın, otobüs durakları muhabbet yeri olur. Her saat onlarca insanla tanışır, yardımlaşır dünyayı daha güzelleştirmek için çabalarsın. Zengin fakire yardım eder, herkesin durumu aşağı yukarı aynı olur. Karnın acıktığında rastgele bir kapıyı çalıp aç olduğunu söyleyebilirsin mesela. Derhal sofra kurarlar... 
Otobüse binmeye paran yoktur, şans o ya cüzdanı evde unutmuşsundur. Otobüs şoförü de "Sorun değil, insanlık hali, yarın ödersin." der. Ya da marketten dönen alımlı bir kadın elleri eşya dolu, yoldan geçen bir erkeğin yardım etmek istemesi ve o kadının koşulsuz ona güvenerek buna müsaade etmesi, evine kadar eşlik edip bir teşekkür bile beklemeden arkasını dönüp gitmesi... Bu dediklerim sadece yüzeysel şeyler tabii. Okurken bir tebessüm geldi yüzünüze, eminim. İşte bu yüzden hayal kurmak güzeldir. Hayattan çalıp tebessüme vakit ayırmış oluyorsun. Reelde imkansız olduğunu düşündüğümüz şeyleri az da olsa hayal dünyamızda yaşadık. E yarasın o zaman...
Servet Saygınoğlu

2 Temmuz 1993 Madımak Katliamı

2 Temmuz 1993 Madimak Katliamı'nın 22 yıl dönümü... 33 insanı diri bir şekilde yaktılar. Çok uzun bir zaman geçmedi nasılsa, oteli yakanlar bu akşam oruçlarını açtılar öyle mi? Hala müslümanız diye geçiniyorlardır. Şüphesiz.
Unutulmasın: İslamiyet kusursuzdur. Ama kusurunun ta kendisi müslümanım diye geçinenlerdir. İlmi-bilgiyi kulaktan dolma bilen, geleneği töreyi dinin bir parçası zanneden mankafalardır. Hatta bununla ilgili bir şey söyleyeyim, bilen bilir: Yıllar önce gazeteciler, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e :
"Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor..." diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermiş:
"Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz ... "
Yani memleketimin insanı ne halde artık düşünün. Ateist, Kuran'ı bilgi sahibi olmak için öğrenir. Ama Müslüman bunu bilmesi gerektiği halde öğrenmiyor. 40 kere 50 kere hatmedip Türkçesinde ne yazıldığını, ne anlatıldığını merak etmeyenlerin haddi hesabı yok. Hatta bir konu açıldığı zaman ateistler, o konuyla ilgili kuran'da ne yazıldığını sözde Müslümanlara söylüyorlar. İste bunlar, Kuran'ın yolundayız dediler ama ilk emri olan İkra'yı (oku) hiç göremediler. Hacı Bektaş-ı Veli'nin dediği gibi, İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır...

Servet Saygınoğlu

27 Ocak 2015 Salı

Woswos ve İnsan

Dış görünüşe verdiğimiz önem Woswos aşkından anlaşılıyor. Alanların hepsi görünüşe aldandıkları için pişman. "Koltukları, motoru komple değiştirmeden asla binemezsin, yolda kalır." diyorlar. Ne mutlu ki Woswos'un çözümü var. Peki dış görünüşü güzel olup, kalbinin kötü olduğunu sonradan anladığımız insanlar ne olacak? Kalbini yenileme şansımız var mı dersin? İşte en büyük pişmanlık "İlk görüşte aşka inanırım." diyenlerin oluyor. Bu inananlar, yaşadıklarının aşk olmadığını çok sonradan anlıyorlar. Telafisi olmuyor bazı yanlışların... "Oldu da bitti Maşallah" deyip, üzerine bir nazarlık, bir yüz görümlüğü takamıyorsun.

Servet Saygınoğlu - Woswos ve İnsan