Yazara ait söz, aforizma, deneme, farkındalık ve tespit yazılarının yer aldığı bir platformdur. Alınlıları yazarın imzası ile paylaşmanız rica olunur.
10 Aralık 2015 Perşembe
Benim bir kaybetme korkum vardı.
Benim bir kaybetme korkum vardı. Artık yok. Her sevgili, her kardeş, her arkadaş, her sevdiğim oyuncak ve her hevesle aldığım kıyafetin eskimesi; kaybetme korkumu birer parça koparıp aldı benden. Duygusalım, yeni bir insanla tanıştığımda kalbim hala atıyor ama kalbimin duracağı korkusunu da yaşamıyorum. Neye üzüleceğimi kendim belirleyecek kadar robotlaştım. Rastladığım hiçbir olaya, sürprize şaşıramaz hale geldim. İnsanlardan her türlü iyiliği de kötülüğü de bekliyorum. Âşıksam, o aşkın bir hakkını elim dilim gücüm kalbim yettiğince yerine getiririm ama gitmek isteyene de kapıyı açmak zahmet olmuyor, kaybetmekten korkmuyorum. Yanımda olan başımın tacıdır, uzak olana da Allah gönül rahatlığı versin. Gözden uzak yaşanan sevdanın gönüldeki yeri derin olmaz. Zamanla yokluğuna da alışılır, kokusu da unutulur, gülüşü de... Kimi bu duruma "hayattan umudunu kesmiş" der, kimi "yaşarken ölmüş" der, kimi de "doymuşluk" der. Umursamıyorum, kim ne derse desin. Benim kendimden memnunum.
6 Aralık 2015 Pazar
5 Aralık 2015 Cumartesi

28 Kasım 2015 / Bakırköy

Herkes sevdiği için bin bir çileye razı ama öncesinde tek bir soruya cevap bulmak istiyor: "Buna değecek mi?" Hayatı boyunca bir-iki pişmanlık yaşayan insan, bir daha eskisi gibi olamıyor. Her an temkinli davranır hâle geliyor. Pişmanlıkların acısını değil de tecrübesini geleceğe taşıyanlar daha akıllıca davranır. Acısını taşıyanlara ise rastladığı herkes birer yara bandı olur ve hiçbir gönülde barınamaz.
23 Kasım 2015 Pazartesi
20 Kasım 2015 Cuma
Bana uyanacaksan, şimdi uyu.
Bana uyanacaksan, şimdi uyu. Zira bana uyanmadığın gün, gün olmasın. Gözümü açtığımda, yanımda gördüğüm yüz senin değilse o yüz, yüz olmasın. Kapıyı çaldığımda açan sen değilsen o ev, ev olmasın. Rüyada kırlarda koştururken tuttuğum el senin değilse o rüya, rüya olmasın... Şimdi uyu, bana uyan, günüm sen ol, uykum sen, sarıldığım sen, hissettiğim sen... Sonrası mı? Böyle hayatın sonrasını düşünmem ben. Her şey senli... Çok şükür.
19 Kasım 2015 Perşembe
İnsanlar yarışır.
İnsanlar her zaman yarışır. Paran varsa, kusurlarına avukat olmak için yarışırlar. Paran yoksa da cezanı kesmek için... Örneğin; Sen hiç 60 yaşında zengin bir adamın 16 yaşındaki bir kızla evlendirildi diye kapısının taşlandığını gördün mü? Görmedin. Onca insanın arasında bir tane vicdanlı çıksa, herkes onu susturmak için avukat kesilir. Paran olmayınca, gittiğin misafirlikte bile kırk kişi ayakkabını ezer, çıkışta ayakkabının tekini bulmak için saatlerini verirsin. Anlamak yoruyor... Kimin sana ne gözle baktığını o kadar kolay görüyorsun ki kendine şaşarsın. Hatta bazılarının üzerine bir avuç para atıp kendine köpek yapasın gelir. Olurlar, pekala köpek olurlar, hem de hiç gurur yapmadan...
18 Kasım 2015 Çarşamba
17 Kasım 2015 Salı
16 Kasım 2015 Pazartesi
15 Kasım 2015 Pazar
14 Kasım 2015 Cumartesi
12 Kasım 2015 Perşembe
11 Kasım 2015 Çarşamba
İlişkiler üzerine
Bir kayığın, dümdüz gitmesi için her iki küreğin de eşit çalışması gerekir. Biri çalışır, diğeri çalışmazsa kayık kendi etrafında döner ve bir adım yol kat edilmez. İkili ilişkiler de böyledir. Yoksa "Bu ilişki nereye gidiyor?" diye sorgulamalar başlar. Sen bir adım attığında, karşı taraf da en az bir adım atmalıdır ki ilerlediğiniz görülsün ve ona göre rotanız belirlensin.
9 Kasım 2015 Pazartesi
Adamına göre muamele
"Kişiliğin renklisi makbuldür. Kişiye göre renk değiştireni değil." demiş La Edri.. Ben bu söze katılmıyorum. Bana göre kişiliğin, kişiye göre renk değiştireni daha makbuldür. Herkese aynı içtenlik ve aynı güler yüz gösterilirse enayi yerine koyanlar, iyi niyet kullananlar, başımıza vurup ekmeğimizi elimizden alanlar çok olur. Kimi insana elinizi uzattığınızda iki eliniz olur, birlik olursunuz. Bir başkasına da el uzatınca, kolunuzu bile kurtaramazsınız. Demek ki kişilik dediğin, kişiye göre renk değiştirmeli. Yani halk deyimiyle: "Adamına göre muamele"
6 Kasım 2015 Cuma
Yeter ki hak eden olsun.
Zararına seveceksin... Şimdi çıkıp gitse, getirdiği mutluluktan fazlasını alıp gider, biliyorsun. Yine de sev. Aşktan kim kârlı çıkmış ki?.. Zararı göze alamayan sevmesin zaten. Bir sıcak gülüş, bir bakış için kilometrelerce yolu gitmeye tenezzül etmeyen sevmesin. Kendi bencilliğine alet etmeyenlerden az kaldı, bulanlar kaçırmasın. Versin gerekirse sırtındaki ceketini, saatlerce yolunu beklese de "Daha şimdi geldim bende" desin... Yeter ki hak eden olsun.
5 Kasım 2015 Perşembe
3 Kasım 2015 Salı
1 Kasım 2015 Pazar
Vatandaşın siyasete dair görevi
Vatandaşın siyasete dair tek görevi vardır: Seçim zamanı sandığa gidip vazifesini yerine getirmektir. Orada burada partilere şakşakçılık yapmak değil. Bir yerde bir parti yalakası görürseniz ya akıl yoksunudur ya da o partiden menfaati vardır. Herkesin derdi-sıkıntısı memleketin hâli ise kimse parti peşine düşmemeli. Kalbinin, vicdanının sesiyle oyunu kullanmalı ve oy süresi bittikten sonra da olabildiğince sayıma şahit olmalıdır. Hepsi bu kadar. Duamız: Her dilin, dinin, ırkın tek bayrak altında birbirlerini İNSAN olarak görüp, el ele vererek ülkede huzur içinde yaşamasıdır. Hayırlara vesile...
31 Ekim 2015 Cumartesi
27 Ekim 2015 Salı
24 Ekim 2015 Cumartesi
22 Ekim 2015 Perşembe
Bedelini ödemediğin hataların varsa, hayatta ondan başka hiçbir şeyden korkmanın gereği yoktur. O mutlaka gelecektir... Yeryüzünün en büyük rahatlığı, hatalarının bedelini ödemiş olmanın rahatlığıdır. O anda insan, vücudunun ya da ruhunun görmüş olduğu zararı en derinden hisseder ama beklenen felaket gelmiştir. Hayatın tecrübesi, unutmak mümkün olmasa da her yaranın dineceğini bir şekilde bildirir insana. Ders alana ne mutlu...
Sevemiyorum...
Sevemiyorum;
düşünmeden konuşanları, pireyi deve yapanları, diline sahip olamayanları, sıkıntısını sevdiklerine hissettirenleri, dinlemeden yargılayanları, sevgili reklamı yapanları, gösteriş meraklılarını, içten pazarlık yapanları, kindarları, kıskançlığı kötüye kullananları, lafı işine geldiği gibi anlayanları, dünyayı kendi etrafında döndürdüğünü zanneden bencilleri, nankörleri, şükretmeyenleri sevemiyorum. Bu tür canlılara tahammül etmekte mecbur olanlara acıyorum...
düşünmeden konuşanları, pireyi deve yapanları, diline sahip olamayanları, sıkıntısını sevdiklerine hissettirenleri, dinlemeden yargılayanları, sevgili reklamı yapanları, gösteriş meraklılarını, içten pazarlık yapanları, kindarları, kıskançlığı kötüye kullananları, lafı işine geldiği gibi anlayanları, dünyayı kendi etrafında döndürdüğünü zanneden bencilleri, nankörleri, şükretmeyenleri sevemiyorum. Bu tür canlılara tahammül etmekte mecbur olanlara acıyorum...
20 Ekim 2015 Salı
19 Ekim 2015 Pazartesi
18 Ekim 2015 Pazar
17 Ekim 2015 Cumartesi
16 Ekim 2015 Cuma
15 Ekim 2015 Perşembe
Kapattım o defteri... Gelene tüm yollar açık, gitmek isteyene de bizzat biletini alırım. Hiçbir kapının önünde oturup açılmasını bekleyecek ya da kilidi zorlayarak azmimi yıpratacak zamanım yok. Bekleniyor olsam zaten kapıda karşılanırım. Araya mesafe koymayı, kendime kıymet vermeyi ve hüsrana uğrayınca canım acımayacak kadar ölçülü güvenmeyi çivi çakarcasına vura vura öğrendim. Kara toprağın altından su geçer, kupkuru dallar çiçek açar ama bende herkesi kendim gibi görüp baş tacı edecek defter açılmaz.
14 Ekim 2015 Çarşamba
Sen git haftada bir kendine özel bir çiçek yaptır, sonra iş yerine götürüp masanda fotoğrafını çek. Ardından facebook'da "Yine biri çiçek yollamış bugün bana. Ama üzerinde isim de yazmıyor. Hay Allah" diye paylaş. Tamam inandım, tamam. Ben de her gün kapımın önünde içine saç teli bırakılmış mendil buluyorum. Ben ona inanayım sen de buna inan. Kapiş? :P
7 Ekim 2015 Çarşamba
Nesini seveyim kışın?
Henüz tam olarak kış başlamadan, bitişinin hayalini kuruyorum. Kışın güzel oluşunu; evinde doğalgaz olup da faturasının miktarını umursamayacak olanlar yaşar. Bir de geçen yıl giydiği kışlıkları yeniden giymek zorunda olmayanlar... Sobasının fırınında kestane veya patates kavuranlar çaresizlikten ötürü kışı renklendirmeye çalışıyorlar. Nesini seveyim kışın? Kimseye yaramıyor.
~ Servet Saygınoğlu
6 Ekim 2015 Salı
Moral insana kefeni yırttırmış.
Mide rahatsızlığımdan bahsetmiştim bir zamanlar, müdavimliğin hakkını verenler iyi bilir. O zaman doktorum bana sıkıntı-stresi yasaklamıştı ve bende olduğu gibi onun dediğini yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Öte yandan Kafka'nın meşhur sözü: "Bu dünya için kendini yıpratman gülünç." sözünü hatırlarım. Böylece son birkaç ayda hayatım gerçekten bambaşka bir hâle dönüştü. Alnım açılıyordu, bende kel olacağımı zannederek seviniyordum. (Korkarsan başına gelir) Şimdilerde saç çıkıyor yeniden... smile ifade simgesi Moral böyle bir şeydir işte. Olmadık yaşta saç da çıkarır, hatta boy bile uzatır.
~ Servet Saygınoğlu
~ Servet Saygınoğlu
28 Ağustos 2015 Cuma
Şu hayatı artık anlayın...
Gurur da, kibir de bir yere kadar be kardeşim. En ufak bir hasta yatağına düştüğünde anlayacaksın kimin yanında olup olmadığını... O zaman sahip olduğun mal mülk seni o yataktan kaldırmaz ama ziyaret edenlerin, moral verenlerin ve güldürenlerin seni ayağa kaldırabilir. Paranla dost değil, yalaka biriktirebilirsin. Yalakalar da gölge gibidir. Havan bulutlanınca hiçbiri kalmaz etrafında... Hayatı biraz anlayın nolur... En büyük başarı, gönül alarak günü bitirmektir. Başını yastığa koyunca "Mevlam bugünleri aratmasın" demenin rahatlığını yaşayarak tebessümle yorganı çekmektir üzerine...
Servet Saygınoğlu
Servet Saygınoğlu
9 Temmuz 2015 Perşembe
Temmuz Soğuğu
Bundan 4 ay kadar önce ailemin yanına gelmeye karar verdiğimde, hiçbir şeyi endişe etmeyen ben yaz gelince evde nasıl rahat dolaşacağımı düşünürdüm. Sebebi belli: 10 yıldır İstanbul'daydım ve yaz gelince sonbahara kadar (hava sıcaklığından dolayı) evde donla dolaşırdım. Kayseri'ye gelirken bunu epey düşündüm. sonra Ya Allah deyip yola çıktım ve geldim.
Mayıs ayına girdik, hava ısınmadı. Kendi kendime "Buranın rakımı yüksektir, önümüzdeki ay ısınacak." dedim, Haziran ayı geldi, "Dünyanın her yerinde iklim bozukluğu var. Temmuz gelince yanacağız. Hatta odamdayken donla gezerim, odamdan çıkınca pijamamı giyer dolaşırım" diyerek geçiştirdim. Vakit geldi temmuz ayının neredeyse yarısına... Akşam güneş battığı andan itibaren ben hala hırka giyiyorum ya la... Yok abi, olacak iş değil... Şimdi uyarladığım "Haydi güzelim, şeker ezelim, bu sene de hırka ile gezelim" şarkısını söylüyorum ama yakında bunun üzerine bir türkü yazarım ben. Kaçarı yok.
Servet Saygınoğlu
Mayıs ayına girdik, hava ısınmadı. Kendi kendime "Buranın rakımı yüksektir, önümüzdeki ay ısınacak." dedim, Haziran ayı geldi, "Dünyanın her yerinde iklim bozukluğu var. Temmuz gelince yanacağız. Hatta odamdayken donla gezerim, odamdan çıkınca pijamamı giyer dolaşırım" diyerek geçiştirdim. Vakit geldi temmuz ayının neredeyse yarısına... Akşam güneş battığı andan itibaren ben hala hırka giyiyorum ya la... Yok abi, olacak iş değil... Şimdi uyarladığım "Haydi güzelim, şeker ezelim, bu sene de hırka ile gezelim" şarkısını söylüyorum ama yakında bunun üzerine bir türkü yazarım ben. Kaçarı yok.
Servet Saygınoğlu
4 Temmuz 2015 Cumartesi
Dış güzellik mi, iç güzellik mi?
Sorsan kimse dış görünüşe önem vermez. Net olan ise: Dışını beğenmeyenin içini merak etmediği... Kendimden örnek verecek olursam, yolda caddede yürürken aşırı şık giyinmediğim sürece kimse bana dikkatlice bakmaz, yanımdan geçen tebessüm etmez, bir mekanda otururken masama telefon numarası bırakmaz yani smile ifade simgesi Öte yandan dikkat çekme meraklısı olanların birçoğu eğer aklını kullanamıyorsa vücudunu kullanır. Kadının dekolte yapanı, erkeğin de kası abartanı buna örnektir. Kadının kıyafetine sözüm yok. Kaliteli olan kıyafet kendini belli eder. Peki erkekteki kas olayı ne?
Kas yapmanın zengin gösterme ihtimali bana göre yok. Spor salonuna aylık verilen ortalama ücret 150 TLdir + her gün ayrılan 2 saat. Günlük 2 saatin yarım saatini spora ayırsa, 150 TL lik kitap alıp okusa, seksilik konusunda kas yapanları gayet kolay alt eder. (eğer amaç buysa) Çünkü en seksi şey zekadır. Bir yandan da acıyorum.Gencecik yaşta her gün saatlerce spor yapıp balon şişiyorlar. bazıları iğne bile yaptırıyor yani. Sporu bıraktığı zamanda ise sarkmaya başlıyor vücutları.. Yani vücudu geliştirmek kolay, onu korumaktır zor olan. Çünkü bir zaman sonra mecburiyete dönüşüyor. Velhasıl yazık günah ya. Yine üzüldüm bak.
Servet Saygınoğlu
Vicdan kadar ömür
Herkesin ömrü vicdanı kadar olsa da ortalık biraz sakinleşse... Düşünsene, ne güzel olur. Yolda rastladığın herkesle selamlaşır, hal-hatır sorarsın, otobüs durakları muhabbet yeri olur. Her saat onlarca insanla tanışır, yardımlaşır dünyayı daha güzelleştirmek için çabalarsın. Zengin fakire yardım eder, herkesin durumu aşağı yukarı aynı olur. Karnın acıktığında rastgele bir kapıyı çalıp aç olduğunu söyleyebilirsin mesela. Derhal sofra kurarlar...
Otobüse binmeye paran yoktur, şans o ya cüzdanı evde unutmuşsundur. Otobüs şoförü de "Sorun değil, insanlık hali, yarın ödersin." der. Ya da marketten dönen alımlı bir kadın elleri eşya dolu, yoldan geçen bir erkeğin yardım etmek istemesi ve o kadının koşulsuz ona güvenerek buna müsaade etmesi, evine kadar eşlik edip bir teşekkür bile beklemeden arkasını dönüp gitmesi... Bu dediklerim sadece yüzeysel şeyler tabii. Okurken bir tebessüm geldi yüzünüze, eminim. İşte bu yüzden hayal kurmak güzeldir. Hayattan çalıp tebessüme vakit ayırmış oluyorsun. Reelde imkansız olduğunu düşündüğümüz şeyleri az da olsa hayal dünyamızda yaşadık. E yarasın o zaman...
Servet Saygınoğlu
2 Temmuz 1993 Madımak Katliamı
2 Temmuz 1993 Madimak Katliamı'nın 22 yıl dönümü... 33 insanı diri bir şekilde yaktılar. Çok uzun bir zaman geçmedi nasılsa, oteli yakanlar bu akşam oruçlarını açtılar öyle mi? Hala müslümanız diye geçiniyorlardır. Şüphesiz.
Unutulmasın: İslamiyet kusursuzdur. Ama kusurunun ta kendisi müslümanım diye geçinenlerdir. İlmi-bilgiyi kulaktan dolma bilen, geleneği töreyi dinin bir parçası zanneden mankafalardır. Hatta bununla ilgili bir şey söyleyeyim, bilen bilir: Yıllar önce gazeteciler, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e :
"Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor..." diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermiş:
"Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz ... "
"Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor..." diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermiş:
"Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz ... "
Yani memleketimin insanı ne halde artık düşünün. Ateist, Kuran'ı bilgi sahibi olmak için öğrenir. Ama Müslüman bunu bilmesi gerektiği halde öğrenmiyor. 40 kere 50 kere hatmedip Türkçesinde ne yazıldığını, ne anlatıldığını merak etmeyenlerin haddi hesabı yok. Hatta bir konu açıldığı zaman ateistler, o konuyla ilgili kuran'da ne yazıldığını sözde Müslümanlara söylüyorlar. İste bunlar, Kuran'ın yolundayız dediler ama ilk emri olan İkra'yı (oku) hiç göremediler. Hacı Bektaş-ı Veli'nin dediği gibi, İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır...
Servet Saygınoğlu
27 Ocak 2015 Salı
Woswos ve İnsan

Servet Saygınoğlu - Woswos ve İnsan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)