18 Haziran 2014 Çarşamba

Tebessüm gerek bize

Sallanan bir kevgirin içinde kalmaya çalışan taneler gibiyiz. Küçülüp düşmemek adına tüm gücümüzle dayanmaya çalışıyoruz. Bazen de bırakası geliyor insanın. "Ne olursa olsun, artık yoruldum" diyor. Nefes aldığı sürece, yorulmayı kendine yasaklamalı insan. Ancak bu şekilde kazandıklarını elinde tutabilir. Evet, birçoğumuz dışarıdan bakınca çok güçlü görünüyor. Ne fırtınalar kopuyor başımızda... Bunu da ancak biz biliriz.

Bir atasözü der ki: "herkes kendi başına yağan karı eritsin." Herkes aşağı yukarı aynı hayatın ceremesini çekiyor. Zaman, dünya, hayat... Bunlar tüm sevdiklerimizi alacak elimizden. Bundan eminiz. Düşündükçe bir burukluk oluyor içimizde... Fakat bazılarımız yüzündeki gülümsemeyi kaybetmemek için her şeyi kaybetmeyi göze alıyor.  İşte onlara deli diyoruz. Şimdi daha iyi anlaşılıyor deliliğin değeri. Deli, kazanandır. Çünkü tebessümünü kaybetmeyen, yeniden çok şey kazanabilir.

~ Servet Saygınoğlu – Tebessüm gerek bize

15 Haziran 2014 Pazar

Baba Dediğin...

Baba olmak bir dakika, baba kalmaya çalışmak yaşam boyu sürer.
Bazı çocukların ruhuna vardır baba olmak... Güçlü, asil, adil ve çok saygılı olurlar. İnsan ayırmazlar. Babalık, illa ki bir çocuğa değil, bir hayvana sahiplik etmek, onun hacetini gidermek de babalık vasfındandır.

Baba dediğin,  güneşin hırçın ışıklarından koruyan bir şemsiye, rüzgarla gelen tozdan koruyan bir barikat, kışın soğuğuna karşı bir hırka, hüzün anında yaslanıp dertleşecek omuz, felaket anında koruyan bir siperdir.

Baba dediğin, evlat ayırmaz, tabi mutlaka evlatların içinden birini ötekilerden daha çok sever, fakat bunu belli etmez.

Baba dediğin, okula gönderirken sadece harçlık vermez. Önem verir.

Baba dediğin, kabadayıdır. Misafirlerini gözleri hiçbir şeyde kalmayacak şekilde ağırlar. 'Büyük adam' diye anılandır, fukara babasıdır, dost canlısıdır, evlatların samimi arkadaşıdır...

Baba dediğin, eşiyle arasındaki sorunları kavga gürültü ile değil, ikna ile konuşarak ve evlatlara sezdirmeden halledendir…

Baba dediğin, kaynana ile annesini kırıp üzmeden aynı yolda yürütmesini sağlayandır.

Baba dediğin, evlatlarının ve eşinin önemli günlerini aklında tutup sürprizler yapan, yapamazsa bile o gün geldiğinde güvenli kolları ile sarıp sarmalayan ve yanında olduğunu hissettirendir.

Baba "tüm dünya beni dışlayıp sevmese de, onun sevgisi dünyaya bedel" dediğindir.

Baba merhamettir, adamlığın abidesidir.
Yani babalık çok zor bir meziyettir muhafız. İsteyen her erkeğin yapabileceği ama yapanların sadece bir elin parmakları adedinde olduğudur. Benim kafamda oluşturduğum baba profili budur. Üzerine alınan tüm babaların, babalar gününü kutlar, hürmetle ellerinden öperim…

Servet Saygınoğlu – Baba Dediğin…

9 Haziran 2014 Pazartesi

Havaya girersen, düşersin boşluğuna.

Okuyacağın onca kitap, gezeceğin sayısız yer varken bir insana vakit ayırıyorsan; her şeyden önce o insan kendisine kıymet verdiğinin bilincinde olacak. Olmalı ve buna saygı göstermeli... Sen, ancak kendindeki değerin büyüklüğüne göre değer verebilirsin. Yani karşındaki insan fazla havalara girmesin, bilsin ki onu yücelten sensin.

~ Servet Saygınoğlu - Havaya girersen, düşersin boşluğuna.

8 Haziran 2014 Pazar

Bazen

Bazen, ölüden farkının sadece nefes almak olduğunu düşünüyor insan. Her şey fazla, her şey az geliyor. Bir yastık arıyor gözler, ya da başını yaslayacak bir omuz. Herhangi bir ses olmaksızın... Öylece yan yana karşı duvarı seyretmek... Huzurun yolunu gözlemek budur. Limana gelecek olan gemiyi bekler gibi. Limanda bekleyenin kalbi dolu, kendi yalnız. Duvarı seyredenin yanı dolu, kalbi yalnız...

~ Servet Saygınoğlu – Bazen

4 Haziran 2014 Çarşamba

Hepimiz Hayvanız

Aşıkken kedi-kuzu, öfkeliyken aslan, sadıkken köpek, kurnazken tilki, hainken karga-akrep, düşüncesizken kuş, unutmamak adına fil, öç almaya kararlıyken yılan, olan bitene sessiz kalırken koyun, unutmaya gelince balık, çalışkan olunca karınca veya arı ya da eşek. Yani insan olarak, insanlığın yanı sıra birçok hayvanı/hayvanlığı bünyemizde barındırıyoruz. Helal olsun bize...

Servet Saygınoğlu - Hepimiz hayvanız

3 Haziran 2014 Salı

Tatlı Dilin Hatırı Büyüktür

Bir insan ceketsiz, atletsiz hatta pantolonsuz bile yaşayabilir. Üzerine bir çuval geçirip çıkar. Ama ayakkabısız çıkamaz. Demem o ki, üzerine yüklendiğin (işçin, ayakkabın, araban, evin, eşin) şeylere kötü davranma. Bu parantez içinde bahsettiklerim için kesenizin ağzı sonuna kadar açık olmalı. Bunlar, cimrilikle alakası olmayan en özel ihtiyaçlarımızdır.

Ayakkabın: İmkânının el verdiği kadar iyi bir ayakkabı almalısın. Yukarıda bahsettiğim gibi gerekirse üzerine çuval giy ama ayakkabın iyisinden olsun. Ucuz ayakkabı ayağı kokutabilir, sıkabilir, çabuk yırtılabilir…

İşin / İşçin: İşine bağlı olmalı, benimsemelisin. İşçin varsa, gününde hakkını ödemeli, kalbini kırmamalı ve ciddiye almalısın. İşini ciddiye almazsan, kazancın helal olmaz. İşçini ciddiye almazsan, o da işini ciddiye almaz. Dolayısıyla yerinizde sayarsınız.

Araban: -ihtiyaç dâhilinde- aileni ve kendini en az yoran ve sizi rahat ettirebilecek arabayı al.

Evin: Senle beraber ailenin yaşadığı yer. En güzelinden olacak diye bir şey yok. Daha iyisini alma olanağın varken 3 çocuğu iki odalı eve sığdırmak zulümdür. Dünya fani, elini yumruk yapma. Aç ki Allah sana versin, sende sevdiklerine ver.

Eşin: Heyecanı en fazla bir yıl sürer. Devam ettirene ne mutlu! Fakat saygı bakidir. Birlikteliği yürüten de asıl budur. İnsan konuşarak anlaşır. Yorgunum, başım ağrıyor, komşu bunu yapmış, arkadaş bunu almış diye bir olay yok. Kendi evinle ilgilen. Herkes bu konuda şanslı olmayabiliyor. Tabi dilerim ki kurulan hiçbir yuva yıkılmaz. Eşlerin bir araya gelerek birbirinin yüzüne bakma yeri sadece yatak odasıysa, o aile dışarıdan çok iyi görünse bile içerde zannedildiği gibi değildir.

-Kadın: Yapacağı yemeği büyük bir keyifle yapmalı, gülümseyerek karşılamalı. İşe giderken kahvaltısız yollamamalı.
-Erkek: Evin, eşin, çocuğun masrafından kaçmamalı, iyi bir dinleyici olmalı. Sabretmeyi bilmeli. Her şeyden önemlisi anne ile kaynanayı bir arada idare edebilmeli.

 Velhasılıkelam insan tatlı dilli olmalı. Bir şey demeden önce karşısındakinin nasıl anlayacağını düşünerek naif bir şekilde söylemeli. Hal böyle olunca, kimse kimseye fazladan öfkelenecek bir şey aramaz… Tatlı dilin hatırı büyüktür.

Servet Saygınoğlu – Tatlı Dilin Hatırı Büyüktür