21 Ocak 2014 Salı

İnsandan Her Şey Beklenir

Bir film izliyordum, orada geçen konuşma beni inanılmaz derecede etkiledi. Aynen şöyle dedi baba oğluna:

“Bir insana aşktan hariç her türlü hissiyatının hesabını sorabilirsin. İnsan aklının hâkim olamadığı bir duyguya başkasının sözü sinek vızıltısı gibi gelir.”

Özel hayattaki tercihlerimizden dem vurmadan rahat edeceğim söylenemez. Bir insana gönül gözüyle baktığımızda, etrafımızdakilerin bizim gözümüzle bakmasının mümkün olmadığını biliriz. Fakat ne yaparsak yapalım, insanlar bizim biz olmamamız için ellerinden geleni yaparlar. Onlar kendi cihetlerinde haklılardır. “Sen gönül gözüyle baktığın için hatasını, kusurunu görmüyorsun. Dolayısıyla bu insanın her sözü sana bal şeker kaymak gibi görünür.” derler. Sevmenin de bu halleri her daim çıldırtmıştır seveni… Ne yapılırsa yapılsın, onu davasından vazgeçirecek nedenler bulunmaz. Son çare ise ebeveynlerdir: “sütümü helal etmem”, “ya onu tercih edersin, ya bizi.” gibisinden seçenekler sunarlar insana… Mantığı olan gönül ilişkisinin sürerek varacağı yeri tahayyül eder. Aklı fikri sessiz bırakan bu durumda bir insana; bir değil, bin türlü sütü ya da hakkı haram edin, gönlünden silip atmaya gücünüz yetmez.

Gönlün tercihi ile aklın tercihi farklı şeylerdir. Aklın tercihi ileriyi düşünür, gönlün tercihi ise andan ibarettir. “İlk aylar cicim ayı, sonrakiler sıçım ayı” diye bir şeyler uydurmuş günümüzün gençleri. Yeni evlenenler de bu geleneğe göre kendilerini şekillendirerek “artık cicim aylarımız bitti, öyle afili cümleler, hediyeler filan bekleme” gibi cümleler kurarlar. Benim gördüğüm bu tavrın gönülden gelen bir şey olmaması yönünde…

“Gönülden seven, sevdiğine kızmaz, sitem eder.”

Bağırıp çağırmak, şiddet uygulamak, sahipleniş: zorbalık ve hükümranlık güdülerinin neticesidir. Bazı gün görmemiş kadınlar, kendilerine uygulanan bu darp halleri ve baskıyı sevgi ifadesi olarak görürler. Bu da onların noksanlıklarından ileri gelir. 70 yıla dayanan evlilikler vardır; ‘bunca sene aynı yastığa baş koymanın hikmeti nedir?’ şeklinde bir sual sorduğunuzda aynen şu cevabı alırsınız:

“Bizim zamanımızda sökükler dikilir, eskiler yamanırdı. Kirleneni atıp yenisini almazdık, kıymetliydi her şey…”

Eskiden kıymet vardı… Aşk eskimedi, bizler ruhumuzu, gönlümüzü çok çabuk eskitiyor, çok çabuk vazgeçiyoruz. Bazıları yolda karşılaşmayı bile aşkın kerameti sanıyor, kimi dükkânının ya da evinin önünden her sabah aynı saatte geçen birini henüz adını bilmeden aşkı addediyor. “Her sabah karşıma çıktığına göre mutlaka bu benim aşkımdır.” diyor. Halbuki o insan evinden kalkıp işine gücüne gidiyor, senin varlığının farkında bile değil… Böyle şeyler de var işte… İnsan bu, artık nerede ne yaparsa yapsın, yaptıkları şaşırtmıyor. Demem o ki: insandan her şey beklenir.

Servet SAYGINOĞLU – İnsandan Her Şey Beklenir

19 Ocak 2014 Pazar

Nejat İşler

"Bu kadar sevenimin olduğunu görmek için ölüm döşeğine gelmek şart mıydı?" Ya da "Seven, sevdiğini sadece veda da mı belli etmeli? Böylesine sevildiğimi sağlığımda görsem, bunca insanı üzmemek için hasta olmazdım yemin ederim." diye düşünüyordur Nejat İşler. Mutlaka düşünüyordur emin olun. Düşünsenize, seviyoruz ama onun bundan haberi yok.

Sevgimizi belli etmek için üç ayrı zaman dilimimiz vardır: giderken, hastayken, ölürken... Sorun şu ki; bu üç durumda da sevgi gösterisinin hiçbir anlamı olmuyor. Teoman boşa söylemiyor "sevmeye yeteneksiziz" diye...


Servet SAYGINOĞLU

18 Ocak 2014 Cumartesi

Gider...

"İnsan aynı kalır, gelip geçen sadece zamandır" sözü bizi temsil etmiyor... Bizler gibi zamanın selinde sürüklenen ve feleğin sillesini yiyenler zamanla değişirler. Sen yıllar önce bıraktığın insanı bugün gördüğünde hala aynıysa ne sen, ne de o; o günden beri yaşamanın ne olduğunu unutmuşsunuzdur. Çünkü giden, kendisi ile beraber kocaman bir yaşamı da alır gider.

Servet SAYGINOĞLU 

16 Ocak 2014 Perşembe

Belli oluyor…

Bir zamanlar gözlerini ayırmadığına, şimdi göz ucuyla bakmaz oluyorsun. Çok "Sensiz yapamam." diyenlere rastlıyorsun, uzun zaman sensiz kalmıştır ama baktığında eskisinden iyi görünüyordur. Sorsan; hepsi üç öğün, beş vakit sevmişlerdi. Belli oluyor aşkın dininden imanından çıktıkları... Bu arada bir şarkı dinliyorum, Metin Işık'tan... "Lay lay lom galiba sana göre sevmeler" diyor. Sanki ben çalıp, ben söylüyorum...

Servet SAYGINOĞLU – Belli oluyor…

Özledim'e ekle...


15 Ocak 2014 Çarşamba

Hepimiz aynı dertten...

Senin merak ettiğin ben, benim merak ettiğim o, onun merak ettiği başkası... Hiçbirimiz istediğimizle değiliz, ama hepimiz seviyoruz nedense... Bazen kimin neyi sevdiğinden habersiz... Bir bakıyoruz sabah olmuş, işe ya da okula gitme telaşı sarıyor, akşama kadar debelenip duruyoruz. Evin yolunu bulunca da oturduğumuz yerde sızıp kalıyoruz. Sorsan seviyoruz, baksan sevmeye zaman yok. Zaman olsa da hâl yok... Akşamki çişini sabaha kadar beklettiğin olur. Konuşmaya zaten takat yok, cancağızına "iyi geceler" yazmak için iki metre ötede masanın üzerindeki telefonunu almaya gidemediğin olur. Benim gibi yazmaya başlarsın, oysa sayfalar dolusudur anlatmak istediklerin, parmaklarına kadar yorulmuşsundur, böyle yazıyı kısa kestiğin olur...

Servet SAYGINOĞLU - Hepimiz aynı dertten...

11 Ocak 2014 Cumartesi

Şarkılarla Gitmek

Bazen günlerce ararsın huzuru. Nerede bulacağını bilemediğin olur. Tam umutsuzluk başlayacakken karşına bir şarkı çıkar. -Oysa sen yer ve mekan düşünmüştün huzur için- Bir bakıyorsun, o şarkı seni huzurun kucağına taşımış. Anlıyorsun ki huzur şarkılardaymış, gitmekte değil... Evet, oturduğumuz yerde kendimizi bir mektup gibi şarkıların ayaklarına bağlayıp istediğimiz yere gidebiliyoruz...

Servet SAYGINOĞLU