Aforizmalar
1. Karanlığa yakacak bir mumun yoksa eğer, bu hayata
küsmeni gerektirmez. Ya kendin yanıp aydınlatacaksın yolunu,
ya da karanlıkta yürümeyi öğreneceksin.
2. Huzurun yalnızca senin içindedir.
İçindeki ışığın yanmasına daima kendin karar verirsin. Karşındaki insan
moralini bozamaz, o insan aklına geldiğinde kafanda oluşturduğun düşünceler
sayesinde keyfini kendin kaçırırsın. Unutma ki; ortalık karanlık olduğunda
saray ile hücrenin hiçbir farkı yoktur.
3. Karanlık yerini aydınlığa
bırakır, tamamen karanlık bir hava olmaz, imkânsızdır. Bulutlu olsa bile güneş
yüzünü gösterir bazen. Camı açmak yeterlidir görmek için.
4. Şayet özgürsen; zaman su
gibi akıp geçer. Esaret altında dakikalar yıl gibidir.
5. Erkek; aklının başına geldiği an itibariyle iki şeyi
hayal eder; sınırsız para ve seks. Ömrü boyunca bu isteklerine dilediği oranda
ulaşması mümkün olmaz ve gözü açık gider.
6. Yürürken yoluna çıkan duvarı görüp "Buraya
kadarmış" diyerek vazgeçme! Yanına kadar git ve dokun. Duvar renginde bir
perde olabilir, geçmekten korkma! Rastladığın duvarlar cesaretli olan ile
olmayanları ayırmak içindir.
7. Ruh, tutsaklıktan kaçmayı tat olarak bilir kendine. Serbest
kalınca da oturduğu koltuktan kalkası gelmez.
8. Köylüler, yağmurun uzun süre olmadığı, kuraklığın uzun
sürdüğü zamanlarda toplanarak yüksek bir tepeye yağmur duasına çıkarlar.
-Yükseğe çıkınca Allah'a daha yakın olacakmış gibi- Dua eder, yağmur ve onunla
beraber bereket isterler. Fakat yağmurun fazlasıyla yağdığı, ekinlerin
haddinden fazla bereketli olduğu zamanlarda köylülerin toplanarak öyle tepelere
şükretmek için çıktığı görülmemiştir. Bu yaşamın her yerinde böyledir. Sanki
yaratıcının her yıl rızkına bereket verme mecburiyeti varmış gibi. Maksat,
köylüyü rencide etmek değil, “köylü” sadece bir örnek mahiyetindedir.
9. Değil mi? Günler ay, yıllar gün gibi... 12 aylık bir
yılda, en fazla 12 gün kalır akılda ve hepsini anlatmak en fazla 12 dakika
sürer.
10. “Korku,
sürekli sizi itmeye çalışan bir canlı gibidir. Onunla baş edemediğiniz sürece
altında ezilmeye mahkûm olursunuz.”
11. Değer verdiklerimiz;
zafere doğru var gücümüzle koşarken, avucumuzda taşıdığımız ıslak sabun
gibidir. Her an yitirilmeye hazır olan.
12. Bir insanın gerçek
kimliğini ancak kavga ederken görürsünüz. Çünkü kavga, kişinin maskesiz, yalın
halidir.
13. Okuduğunuz her kitap;
Zirvedeki bilgi, olgunluk, çağdaşlık ve birçok şeyin hazinesine sizi
yaklaştırmak adına birer merdiven adımı olur.
14. Güvendiğiniz bir ağacınız vardır mutlaka, gölgesinde
otururken sizi güneşten, rüzgârdan koruyan... Zaman affetmiyor, kıskanıyor
dostlukları ve ağacınızın içine kurt giriyor, kemiriyor. En çok ihtiyaç
duyduğunuz zamanda gidip gölgesine oturuyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki o
kocaman ağaç üzerinize devriliyor, acıtmıyor nedense, pamuk gibi. İçi boş
olduğundan ağırlığını bile hissettirmiyor. Zaman kemiriyor, eritiyor, öğütüyor,
damla damla bitiriyor her şeyi...
15. Dost; acıyı acıtmadan
söyleyendir.
16. Kanaatkâr olmak ve şükür etmek en büyük
zenginliktir. Şunun dışında;
Bir şeyleri daha iyi duruma getirebilecek fırsat, zaman, imkânları
kullanabilecek bir durum varken" oturduğu yerde daha kötü durumdakileri
düşünüp şükrederek kanaatkâr olmak kadar acizce ve ezikçe bir davranış olamaz.
17. “Konuşabilmek” ile “Konuşmayı bilmek” arasında büyük
bir fark vardır. Mesela çoğu insan ikincisini bilmez.
18. Hayattaki her şeyin geçici olduğunu test
etmişsinizdir. Ne fazla sevinip havalara uçmanın, ne de dip yetmiyormuş gibi
daha derin kutular kazmanın anlamı yoktur. Yaratıcı hiçbir kuluna zulüm etmez.
Güçlülerin daha da güçlenmesi için onları bir nevî imtihan eder. "Beni
öldürmeyen, güçlendirir." demiş Nietzsche dayı. Acısı varsın
yüklenebildiği kadar yüklensin. Yeter ki kalkabileceğinize inanın! Sonra öyle
bir kalkışınız olur ki; insanların size hayranlığından çok siz kendinize hayran
olursunuz!..
19. Bir bilgi sahibi olduğum
anda, aynı zamanda binlerce bilmediğim şeyin daha olduğunu fark ediyorum.
20. Dış görünüşte
250 gramlık kâğıt yığını, okuyunca dağlar kadar ağır, yaşanması bir ömür. İşte
buna kitap deniyor.
21.
Yaşamak ağır bir yük omuzlarda. Yorulup çöken
insanın kalkması sürer ömür boyu. Hayat durmadan ders veren bir okul, aynı
zamanda teneffüse çıkmaya izin vermeyen öğretmen kadar zalimdir.
22. İnsan ile insan adına
kesin bir yorum getirilemez. Fakat insan ile hayvan arasında samimi bir dostluk
oluşabilir. Hayvan, düşünemediğinden dolayı içten pazarlık yapamaz.
23. Ne kadar ağırsan,
denizin dibini o kadar çabuk boylarsın.
24. “Bir müşteri” deyip
geçmemeli. Bir müşterinin övdüğünü/yerdiğini aynı anda binlerce kulak
duyabilir.
25. Çalış çalış, çalışmaya
alış, öncesinde kendinle barış, sonrasında da kendi en iyinle yarış.
26. Zenginlik;
yokken ömür boyu hayali ile avunulur, varken de hiçbir zaman yetmez.
27. İnsanoğlunun aklı,
başına taksitle gelmiştir. Aklının başına geldiğini fark ettiğinde bir de
bakmış ki ömrü bitmiştir.
28. Dili
olmayanların kulakları daha açıktır, dinlemeyi en iyi onlar bilirler.
29.
Günler kaplumbağa misali adım atmak bilmez. Aylar, yokuş aşağı dörtnala gider
gibi.
30.
Yaptığınız herhangi bir işte kazanç olayı ikinci planda değilse o işte tam
olarak verimli olamazsınız.
31.
Cimri insanın fakirliği dünyayı satın alsa da bitmez.
32.
İnsanlara akıl vermeye kalkışmayın. Biliyorsunuz
ki aklınız size fazla gelmiyor. Şayet insanlara bir şey vermek istiyorsanız;
huzur verin, içinde bir kutu kürdan bile olsa hediye paketinde bir şeyler verin.
Kendinizi sevindirmeniz tek kişilik sevinçtir. Fakat birini sevindirdiğiniz
zaman siz de sevinmiş olursunuz. Mum, başka bir mumu yaktı, ışığından
kaybetmedi. Sevinç iki kişilik oldu, bu sayede dünya daha çok aydınlandı.
33.
En zengininiz; cebi değil, gözü doymuş olanınızdır.
34.
Her şeyi biliyorum diyen insan yalan söylüyordur. Çünkü her şeyi bildiğini
söyleyenler, kendini bilmeyenlerdir.
35.
Hangi hayvandan ne zarar geleceği az-çok anlaşılır. Ya Rabbim, sen insandan
koru bizi.
36.
Uyumak denileni sadece yatakta zannederdim, bir ömrü uykuda harcayanları görene
kadar.
37. S'özde insan; S harfi ile başlayan müstehcen düşüncelerini
zihninden uzaklaştırmadığı sürece Sözde'nin S'sini kaldırıp "Özde
İnsan" niteliğine ulaşamaz.
38.
"Eşitlik" üzerine ne kadar konuşulursa konuşulsun bir adım öteye yol
alınamaz. Nefes boşuna harcanmış olur. Bu zahmet manasızdır.
39.
Bazı günler 240 saat, bazıları da 24 dakika gibidir.
40. Ekmeden biçmek sadece "tarlada ot" misali olsa
iyi. Aynada kendini görmen için bile önce aynayı silmen gerekir.
41.
İnsanlık, günden güne üst seviyelere ulaştı. Dürbünle bakıldığında bile
görünmüyor.
42.
Yaşlandığımızda bizi gençken tanıyan kişileri görmeye ve sohbete
"Nerde..." diye başladığımızda yanımızda olmalarına ihtiyaç
duyacağız.
43.
Affetmemek, bir nevî nefret etmektir. Nefret yorar, yudum yudum öldürür insanı.
44. Beklemek ölümdür! İnsan olarak sonumuzu beklerken
her gün biraz ölürüz.
Hayvan; bıçakla
boğazı kesilirken bile öleceğini bilmez.
45. Ölümden kaçamayacağını bile bile korkarak yaşamak
enayiliktir.
Cesur; bir kez
ölür, korkak; her gün.
46. Bir insanın nasıl bir kimliğe sahip olduğunu
şayet merak ediyorsanız; maçlara dair yaptığı yorumlara bakmanız
yeterlidir."
47.
Yenilgiyi bazen kabullenmeli aslında...
Bir sonraki savaş adına daha güçlü bir yaklaşım ile hazırlık yapılabilir.
Yenilgi mütevazi yapar. Kendindeki gücü kabullenen yenilgi ile
sarsılmaz. Bunu tecrübe hanesine çentik olarak ekler. Kaçırılmış bir tren
olmasa da, denize atılan olta gibi her an balığın takılma ihtimali olduğudur.
48.
Her canlı; bedenine biraz düşmandır, hastalıkta...
49. "Nasılsın?" sorusuna
"İyiyim" diyen insanın dürüstlüğünden şüphe ederim!..
"N'aber"
sorusuna "İyilik" diyen insanların ancak milyonda biri "İyilik
Yaptığı" bir yerden geliyordur.
50. Birçoğu insanlık treninin saatini bilmedi, hep geç
kaldılar.
51.
Hayat, her zaman güzeldir. Lakin iyi olmadığımız zamanlarda suçu hep hayata
atarız nedense…
52.
İnsan; kendisine sürekli fırlatılan negatif
okları, pozitife çevirmek zorunda olan fabrikadır. Ruhun bedeni sahiplenmesi,
bedenin bu çalışmayı aktif olarak sürdürmesine bağlıdır.
53. "Kuzulardan biri
ile karnını doyuran kurt, öteki kuzulara dost gözlükleriyle bakar. Kurtun
kuzuyu yemesi düşmanlığından değil, ihtiyacındandır."
54. "Bugün ölmezsem,
bir daha ölmem." dediğimiz birçok günümüz olmuştur.
55. Her işin bir adabı, bir
usulü vardır. Sağ eli ile başının üzerinden sol kulağını yakalamayı marifet
zanneden kişi aklının ucuzluğunu pazarlamış olur.
56. Zaman
unutturmaz ama acısını azaltır, gün gelir acısı biter ama izi kalır.
57. Hayat; siz hayatı
sorgulamaya daldığınızda yaşananlardır. Bakıp görmediğiniz, görüp
yaşamadığınız, sadece bildiğiniz, izleyici koltuğunda seyrettiğiniz. Ya
sorgulamaya dalıp bir şey görmezsiniz, ya da yaşarsınız.
58. Anlaşılmak ne zor! Sağ
el, sol ele dost olsaydı tokalaşırlardı.
Deneyin, gördüğünüz gibi anlaşamıyorlar.
59. Beklemenin her günü, en
az bir yıl yaşlandırır.
60. Her geçen
gün tünelin sonuna bir adım daha yaklaşır gibi umutla ilerler yaşam... Sonunu
görmek varmanın garantisi değildir, varmak da büyük mücadele gerektirir. Rüzgâr
daima karşıdan eser, getirdiklerine dikkat etmeli!.. Neyi ıskalayıp, neyi
yakalamak gerektiğine...
61. "Aslan; kocaman
bir sürüden sadece midesini dolduracak bir tane hayvanı alır. Kalan sürünün
geçişini seyreder, dokunmaz ötekilerine. İnsan ise; en az on tanesini de yedeğe
alır."
62. Öncelikle anlaşılmaya
ihtiyacımız vardır. Bu durum sevilme ihtiyacımızı da karşılamış olur.
63. "Her şeyin yolunda
gitmesi bile bir sorundur. Sorunsuz hiçbir iş olmadığından!.."
64. "Hayatı akışına
bıraktım" diyen kişinin, deveyi bağlamadan Allah'a emanet edenden farkı
olmaz. Bir kez bıraktı mı, bir daha tutamaz."
65. Delirmek, bazen hayatın
stresini bertaraf ederek derin bir soluk almayı sağlayacak en etkili silahtır.
66. Saati örnek al; pilin
bitene kadar her işi zamanında yap!.. Kediyi örnek al; uçurum kenarında bile arazideki gibi
yürü!..
67. En kötü karar, daima
kararsızlıktan iyidir. Eğer bir yanlış yapacaksan kendi aklınla kabul ettiğin
yanlışı yap! Bu durumda suçlayacak birilerini aramaya gerek duymadan, ders
alması gereken kişinin kendin olduğunu anlamış olursun.
68. Yücedir insanoğlu;
Savaşlar kazanır, bir emri ile dünyayı altüst ettirir.
Acizdir insanoğlu; Gözüyle göremediği bir
hastalık mikrobuna yenilir.
69. Yaşlandıkça değil,
yaşadıkça büyürüz.
70. Güneşin doğuşu, yalnızca
yoksullar için umudu simgeler. Çünkü bu hayatın onlara mutluluk borcu vardır.
71. “Maviliğiyle ruhumuzu
okşayan, güneşiyle içimizi ısıtan gökyüzüne, yağmur bulutlarından oluşan
kıyafetini yakıştırmasak bile, bu ona darılmamızı sağlayacak bir sebep
değildir. Çünkü sevdiklerimiz kusursuz değillerdir, kusurlarını hoş gördüklerimizdir.”
72. "Onu
anlayamıyorum" dediğimiz insanların birçoğu, kendilerine anlam verilmesine
layık değillerdir.
73. Ne istediğini bilen,
nerede araması gerektiğini de bilir, bilmelidir, bilmeyen tahmin etmemeli!
Bilmediğini kabul ederek öğrenmeye çalışmalıdır. Meraktan başımıza birkaç bela
gelebilir ama merak etmemek; binlerce bela, cehalet, körlük getirir.
74. "Ebeveynlerimizi
haklı görmek" ve "Empati kurmaya başlamak" çocukluk döneminin
bitiş çizgisidir.
75. Hüzün anında,
"Teselli etmek" ile "Akıl vermek" birbirine zıt kavramlar
haline gelirler ve aralarında kıldan ince bir çizgi oluşur. Teselli çizgisini
aştığınız anda, karşınızdaki insana akıl vermiş olursunuz. Akıl vermek,
yeterince rahatsız edicidir.
76. Kalp ritminin kesilme ihtimali olmasaydı;
yaşamdan ve yaşanacak olanlardan korkmak için binlerce sebebimiz olurdu. Her
şeye rağmen dünyadan göçeceğini bilen insan, bu umuduyla kendini daima güvende
hisseder.
77. Dinlendiğinde; geriye bakarak kat ettiğin yola
değil, devam edeceğin yola bakarak dinlen.
78. Zamanı akışına
bırakamazsın. Akıntı şiddetli olduğu için önüne ne çıkarsa süpürerek götürüyor.
Ters yüzmeye çalışma, ak!
79. Beklenen zaman; gelmemek için elinden geleni
yapan zamandır.
80. Başka şansınızın olmadığını düşündüğünüzde
gitmeniz gereken bir yol varsa durmaksızın o yolda ilerlemeye devam edersiniz.
81. Hayat bana öğretti ki;
Moral bozmak; sorunu çözme konusunda zerre kadar yardımcı olmuyor.
82. Karanlığı yenen insan
yanarak aydınlatan insandır. Işık karanlığın düşmanıdır, ışık karanlığa meydan
okur, içini görür onun. Karanlık, ışıktan hiçbir şey gizleyemez.
83. Her geçen gün hayat;
çocuksu gülümsemelerden bir adım daha uzaklaşıyordu. Acılar çekerek büyüdükçe;
ölümlerden ölüm değil, yüzlerine maskelerden maske beğeniyordu insanlar.
84. Her an farklı şekillere
girebiliyordu insanlar. Tanışma esnasında yağmur sonrası gökkuşağı kadar huzur
verirken, ihtiyacın olduğunda da karanlık sokakta üzeri yapraklarla bezenmiş
birer kuyu oluyorlardı.
85. Bir yerlerde, bir şeylerin eksik kaldığını sonradan
başımıza gelen aklımız söyler.
86.
İnsan olarak gelinir dünyaya ama her gelen insan olarak kalamıyor. Spor yapan
biri fiziğini geliştirir fakat o fiziği koruması için de her gün spor
yapmalıdır.
87.
Arkadaş dediğin; işi düşünce arayan, dost dediğin
ise; işin düştüğünde çekinmeden arayıp rahatsız edebildiğindir.
88. "Kafam şişti" diye bir şey yoktur.
"Kafam şişti" cümlesi, tembellerin akıllarını kullanmamak için önüne
bıraktıkları bir zırhtır. Ömrünüz boyunca dert çekseniz, kütüphaneler dolusu
kitaplar okusanız, yüzlerce bilgenin dizinin dibinde ilim öğrenseniz de o
kafayı şişirecek kadar yer kaplamaz. "Kafam şişti" deyimi, tembellik
kapısının giriş parolasıdır.
89. Tek umudum sihirbazın
şapkası kaldı. Çıkarsa,
insanlık oradan çıkacak.
90. Onlarca yıl yaşamışlığını tek kelimeye kadar
küçültebildi insan; adına “ömür” dedi.
91. İtin sadık olanı, sahibi
geldiğinde komşunun bahçesindeki hemcinsi ile oynaşan değil, sahibini kapısının
önünde bekleyendir.
92. Görmediği güzeli seven,
okumadığı kitabı öven, sorgulamadan söven, anlaşmayı denemeden dövenler gördüm.
93. Yanında yürüdüklerinle
dost olur, karşıdan gelenlere aşık olursun. Karşıdan gelen senin zıttındır,
yanında yürüdüğünle aynı yoldasın. Kafanı çevirip yanındakine bakmazsın, sadece
konuşursun yanındakiyle. Karşından gelen aşktır, çarpar. Yanındakiyle
dertleşirsin. Bu böyle yürüdüğü sürece hep kaybedersin. Hep.
94. En çok da hayatın sillesini yemiş insanları
seviyorum. Muhabbetin hakkını veriyorlar daima. Yaşamışlıkları var, acı çekmişlikleri
var, en yüksek damdan düşmüşler. Anlıyorlar halden...
95. Her gece kucağına
girerek uyuduğum bir cümlem vardır;
"Keşke’leri bırak istasyonda ve belki’lerin
ardından git. Belkiler yorarlarsa bile, onları elde etme ihtimalin daima
vardır."
96. Karda, soğukta
ellerimizin üşümesinden, grip olmaktan, nezle olmaktan şikâyet ederiz.
Pencereler ardında tekerlekli sandalyeye oturup hayatı camdan seyretmektense, inanın,
bu küçük hastalıkları soğuğu hissetmemiz sayesinde yaşamamız güzeldir.
97. Önümüzde boş bir kâğıt
varken, şayet elimizde de kalem varsa mutlaka bir şeyler karalamak isteriz.
Kimi kalp çizer, kimi 62 den tavşan yapar, kimi imza denemeleri yapar, ben
gibileri de kâğıdı bölümlere ayırır notlar karalar. Konu şuraya geliyor;
kimsenin karşısında boş kâğıtmış gibi görünmeyin. Size bir şeyler öğretme
telaşına girer ve misyon yüklemeye çalışırlar. Öylesine dağınık bir kâğıt
şeklinde görünün ki, sizden bir şeyler öğrenmeye çalışsınlar.
98. Suskun olduğumuz zamanlar, en çok konuşmak istediğimiz
zamanlardır aslında. "Nereden başlasam? Nasıl başlasam?" diye
düşünürken, uzun bir suskunluk bırakmış oluruz geride.
99.
Ölüm, bazı insanlar için ödüldür. Kolayca o ödüle layık olamazlar. Yaşıyor
olmaları; hâlâ çekmeleri gereken çilelerinin olduğunu gösterir.
100.
Derinliğinden şüphe ettiğin ırmağa balıklama dalmayacaksın.
101.
Paranın satın alamayacağı bir şeylere sahip olmayanlar, zenginlikten söz
etmemeliler.
102. Yaşamın stresinde
boğulacağı zaman; soluklanmak için çekilecek bir köşesi, başını güvenle
yaslayacağı bir yastığı olmalı insanın.
103. Gidip almak, ayağa
gelmesini beklemekten daha az zahmetlidir.
104. "Öfkeliyken makbul
görünen her şey, aslında makbul görünmeyendir. İnsan karar vereceği anda, az
biraz da olsa, sakin olup olmadığını kontrol etmelidir!"
105. Bazı isteklere
ulaşmak için kaybedecek bir şey olmayacak kadar cesaretli olmak gerek.
Böylesine cesaretli olanlar asla ortada bir yerde olmazlar. Ya en zirvede, ya
da en dipte olurlar.
106. Bu durum özellikle
kadınlarda olur; bir sevdiği vardır, bir de seçtiği. Geleceği düşünen kadın;
sevdiğini değil, seçtiği kişiyi severek hayatını sürdürür.
107. Ne şekilde anlatırsan
anlat, ister sözlü, ister yazılı. Yine
de karşındaki insan, anlamak istediği şekilde anlar.
108.
"Nerelisin?" diye memleketini soranlar, seni belirledikleri insanlık
kategorilerden birine uydurmak isteyenlerdir.
109. Oynamıyorum, dolayısıyla kaybetmiyorum.
110. Dürüst ol,"Nasılsın?" sorusunu sadece
nasıl olduğuyla ilgilendiğin insanlara sor.
111. "Para
ile İnsanlık"; "Kedi ile Fare" gibi. Para kapıdan girdiğinde
insanlık pencereden kaçıyor.
112. Bazı insanlar çaylarına fazla şeker katarak güya
hayatlarına tat katacaklarını düşünürler.
113. Yalnızım, hem de en
kalabalığından...
114. Yatağa girmeden önce terlikleri çıkarırken,
aklını da başından çıkarıp çekmeceye bırakman gerek ki, rahat uyuyasın.
115. Hayatına yön verenlerin hissesi en fazla %49 olsun,
fazlasını verme! Kalan %51 hisse de senin. Kendi hayatına yön vermek için son
sözü söyleyen yine sen ol.
116. Eğer bu hayata bir iz bırakmak istiyorsan;
mürekkebinin son damlasına kadar kâğıda sürünerek iz bırakan kalem gibi,
kanının son damlasına kadar sürünmeyi göze alacaksın.
117. Gözlerini kapatıyorsun diye “Güneş yoktur”
diyemezsin. İçinde bulunduğun karanlık, yalnızca senin karanlığındır. Suçu
güneşin olmayışına değil, kapatmış olduğun gözlerinde ara, kendinde ara!
118. Cahil
olan en mutludur. Çünkü mutsuzluğa giden yolları pek bilmez.
119. Hayat yolunda yürürken, yaptığın kötülükleri geride
bıraktın sanırsın; oysaki dünya yuvarlaktır. Yürüdükçe başladığın yere
yaklaşırsın ve yaptıkların yeniden çıkar yoluna.
120. Üretilen her televizyon, onlarca kitabın cenaze namazını
kıldırıyor.
121. Başımıza
gelen, iyi ya da kötü olan her şey yaptıklarımızın karşılığıdır. Mutluluğu
isteyen insan; öncelikle "Hayata ne verdim ki karşılığında mutluluk
istiyorum?" sorusunun cevabını vermelidir.
122. İnsan anlıyor ki, hayattan istediklerinin
iplerini ne kadar azaltırsa, huzura o kadar kolay yaklaşıyor.
123. Değerli olan bir şey,
satın alınamaz.
124. Sadece bir aynayım; iyi
yaklaşan iyi görür, kötü yaklaşan ise kötü. Ayna, ağlayan yüzünü tebessümlü
göstermez. Bana bakarken de nasıl baktığını görmüş olursun.
125. Yaşamın, insanoğluna
verebildiği en güzel hediyedir unutmak. Ne mutlu ki, hiçbir acı ilk günkü gibi
kalmıyor.
126. Öfke ve
kırgınlıklarınız; güneşin önüne çektiğiniz siyah perdeler olurlar. Çekin
perdeleri, açın camları, dışarıda hepimize yetecek kadar güneş var.
127. "Deli" ile "Aptal" arasında
ne kadar büyük farklar bulursanız, o kadar akıllısınızdır.
128. Bazı acıların çok
faydası olur, ilaç gibi.
129. Dostunun hatasını
yüzüne söylemekte düşman kadar cesur ol.
130. Ey deli, gurur duy
kendinle! Çünkü akıllı olduğunu zannedenler; yılda birkaç bayram görürken, sen
bayram etmek için ne mekân sorarsın ne de zaman.
131. Âlem akıllılara, ben
de delilere hayranım. Çünkü deliler için bu hayatta üzülmeye değer hiçbir şey
yoktur.
132. Hayvan, sevdiğini
söyleyemez ama insanlardan daha çok belli eder.
133. Bazı insanlar, kendi
cahilliklerini küçüklerine nasihat şeklinde anlatarak örteceklerini sanırlar.
134. "Cahil insan" ne öğretir?” derseniz; hayatınız
boyunca nasıl olmamanız gerektiğini öğretir.
135. Bazen yaşayacak bir şey kalmaz. O anda eski
resimlere bakıp o an'ları yeniden yaşarız.
136. Hayat, özellikle birinin seni merak ettiğini bildiğin
kadar güzeldir.
137. Kaybetmekten başka, korkacak hiçbir şeyimiz yok.
138. İnsanı insan yapan, kusurlarını fark edip, düzeltme
çabasında bulunmasıdır.
139. Birbirlerinin kuyruğunun etrafından ayrılmayan âşıklar,
evlendikleri zaman yeni bir dil öğrenmeye başlarlar: “İlgisizce”
140. Hakkınızda ne düşünüldüğü ile değil, ne söylenildiği ile
ilgilenin. İnsanlar düşündüklerinden değil, söylediklerinden sorumludurlar.
141. Düşünce; söz ile vücut bulmadıkça sizde kalır,
beslenmeyince uçar gider.
142. Birçok
insan, söz konusu 'fotoğraf çekmek' olmadığı sürece tebessümle bakmayı
hatırlamıyor.
143. İnsan, ağzından çıkan
sözleri duyan iki kulağı olduğu halde, diline hakim olmakta çok zorluk çeker.
144. Hey gidi dünya...
Yolladığın güller, avucumuza gelene kadar yaprakları dökülmüş birer dal
olmuşlar.
145. Zaman, kimi insanı
buğday yapar, kimi insanı da saman. Buğday kadar değerli olursan, saman çöpleri
boynunda taşır seni.
146. Karşınızdaki insanın
'doğru' anlaması için, iki kulağının olması çoğu zaman yetmiyor.
147. Dostlara, sevgiliden daha çok değer verilmeli.
Dostlukta arada bir dargınlık olsa da bir ömür sürebiliyor. Ama sevgili gidince
dönüşü olmuyor. Mesele şu: Sevgili hatırı için hiçbir dosttan vazgeçmemeli.
Tabi söz konusu eş olursa, onu hatırı için zaten çiğ tavuk yenir.
148. Sen şemsiye altına
girdikten sonra; Yağmur da olsam,
ıslatamam. Güneş de olsam,
aydınlatamam.
149. Hayat böyledir
işte... Bir zamanlar; "Senin
için dünyayı bile yıkarım" dediğin insanın, şimdi ise "Dünya başına
yıkılsın" istiyorsun.
150. Belki de sevmek;
Mutlu olduğun bir anda, onun yanında olmayışını hatırlayarak tebessümü yarıda
bırakmaktı.
151. Üzülmek, hepimizin ustalık alanı, doğuştan
tecrübeliyiz. Çünkü dünyaya geldiğimizde yaptığımız ilk şey ağlamaktı.
152. Ne
zaman ki umutlarınız tükenir, işte o zaman başlarsınız an’ı yaşamaya.
153. Umut,
beklentidir. Umutlu bir insan, hiçbir şeyden tat alamaz. Bu insanın beklentisi,
gece gündüz aklını kurcaladığı için an'ı, yani bugünü yaşayamaz, aklı daima
gelecektedir. İçince bulunduğu yaşam, farkında olmadan akıp gider gözlerinin
önünden.
154. Yaşamak:
neredeyse her gün birkaç kez ölmenin rutinleşmiş hali.
155. “İnsanlık ölmüş”
sözlerine inanmıyorum. Yaşıyorsan kendi insanlığını sorgula. Bak, eğer
insanlığın varsa, öldüğüne inanma.
156. Kim olursan ol, dilin
tabağından öteye geçmesin.
157. Hayat ile işveren
arasında pek fazla fark yoktur. Her ikisi de on almadan bir vermez.
158. Emekleyen
bir çocuğun, yürümek istemesi anında yere düşmesi; onu yürümekten vazgeçirmiş
olsaydı, yürüyen insanoğluna rastlanmazdı.
159. Zengin
olmanın en kötü yanlarından biri şudur: İnsanların; sizi paranız için mi, yoksa
sizi siz olduğunuz için mi sevdiklerini bir türlü anlayamazsınız.
160. Sevdiğine ettiğin en
güzel dualardan biridir, yalnızken "O'nu özledim" demek.
161. "Zenginlik"
ile "Düşmanlık" birbirlerine doğru orantılıdır. Zenginliğiniz
arttıkça, düşmanlarınız da artar.
162. Vicdanı suskun olan
insanın, düşmandan farkı yoktur.
163. Sesini ilk yükselten
kişi, tartışmayı baştan kaybeder.
164. Günün bitmesine engel
olamayabiliriz ama günlerin bitireceği şeylere engel olma şansımız var.
165. Olgun insan: Geçmişinde
birçok hata yapan ve aynı hataları bir daha yapmayacak kadar pişmiş insanlara denir.
Pişmeyen yemeğin mide bulandırması gibi, pişmeyen insanın da muhabbetinden tat
alınmaz.
166. Mutluluk; onlarca şehir uzaklığında olan bir
dost gibidir. Fakat mutsuzluk; gölgemiz misali bizi takip eder.
167. Huzur; topal bir yaya, mutsuzluk ise; dörtnala gelen
atlıdır.
168. İnsan; bedelini
ödemediği bir şeye asla yeteri kadar değer vermez.
169.
Hayat, mert bir sözlüktür. Yağmur yağdığı
zaman, herkese şemsiye misali altına saklanacak birer sözcük verir.
170. Deliliğin geçmişi,
fazla akıllı olmaktan gelir ama aptallığın; başı da sonu da aptallıktır.
171. Yanlış yazdığımı çok
söyleyen oldu ama yanlış şeyler yazdığımı söyleyen olmadı.
172. Emekleyen bir
çocuğun, yürümek istemesi anında yere düşmesi; onu yürümekten vazgeçirmiş
olsaydı, yürüyen insanoğluna rastlanmazdı.
173. Dünkü hüzünler ve
acılar unutulmaz, bugünün hikâyesi olurlar sadece.
174. “Beni yolumdan
döndürmek için karşıma çıkanlar; henüz birer eşek olduklarının farkında
değiller. Onlara binerek hedefime daha kolay ilerliyorum.”
175. Hayal: Bizi hayata
bağlayan, elde edeceğimizi düşünme umuduyla gözlerimizi parlatan ama ulaşılması
mümkün olmayan şeylerdir.
176. Durup beklemek; aynı
zamanda geç kalmaktır.
177. Açlığı ortadan
kaldırırsanız; dünyada savaş namına hiçbir şey kalmaz. Tabi zenginlerin
açlığını...
178. Kabahatin kimde
olduğunu soracağına, kabahat gözlüklerini çıkar.
179. Ruha karanlık
çöktüğünde; ay, güneş ve yıldızlar birer hikâye malzemesi olurlar.
180. Hiçbir şey, hayalde
olduğu kadar güzel değildir. Hayalde olanı reelde görüp yüz buruşturmak
istemiyorsanız, bazı şeylerin hayalini kurmayın.
181. Dosta rastlamadın
diye "dost yok" deme. Gözleri kapalı olana her yer karanlıktır. Hacı
Bektaşı Velinin dediği gibi: "Ne ararsan, kendinde ara"
182. Cennetten kovulmuş
insanların çocuklarıyız. Çok da masumiyet ve dürüstlük beklenmemeli bizden. Bir
de çiğ süt emmişliğimiz var; Bir bakarsın Sezar, bir de bakarsın Brütüs oluruz.
183. Hem büyümemiz için
uyutuyorlar, hem de büyüdükçe uyutuyorlar.
184. Kibriti anlaman için, içinde her an patlamaya
hazır onlarca barutun olmalı.
185. "Dost, dosta asla kalleşlik yapmaz. Aynı
kişiye âşık olmadıkları sürece..."
186. Her gelen, birkaç
dalımı budayıp gidiyor. Dal dediğin, misafirdir nasılsa...
Ama gövdemi kesmeye kalkan, tepesine düşeceğimin
hesabını yapmalı!..
187. Bazen Allah korkusunu
unutup da, sırf hapis yatmamak için birilerini öldürmüyoruz.
188. Ölümden başka hiçbir
umudum yok. Ölüm; geleceğinden emin olduğum tek şeydir.
189. Ağaç ile fidan
arasındaki en belirgin farklardan biri şudur: Ağaçların, fidan gibi sürekli
testi ile taşınan suya ihtiyaçları yoktur. Yalnızca Allah'tan yağmur beklerler.
190. Körlük görmeye,
sağırlık duymaya engel değildir! Unutmayın! "Eksik",
"Özürlü" dediklerinizin kusurlarına bakarsanız, onların sizden ziyade
yanlarını göremeyecek kadar kör, duyamayacak kadar sağır olursunuz.
191. Düşün... En derinine
kadar... Batmak istiyorsan da bat, boğulmak istemezsin ama boğuluncaya kadar
yüz. Yorgunluk hepimizde var. Mühim olan daha fazla yüzmek, elbet bu zahmetin
karşılığı, serin bir kıyıya varır.
192. Her çıktığımız yol,
bizi istediğimiz yerlere götürseydi; ne mutsuzluk kalırdı, ne de fakirlik.
193. Sevmeyi bilmemek
diye; çiçeği güya güneş ışığından korumayı düşünüp, üzerine gölge yaparak yudum
yudum öldürmeye derler.
194. İnsanlar da leblebi
gibidirler. Baktığında hepsi insan gibi görünür ama hangisinin dişini
kıracağını bilemezsin.
195. Her insan, gözlerinin
önünde olup biten her şeyden biraz sorumludur.
196. Bize her şeyden önce
aklımız lazımdır. Nerede, kimde kaldıysa ona gitmeli.
197. Sorarsan, iyiyim.
Bakarsan, anlarsın nasıl olduğumu... Sorma, bak!
198. Çocuğa, ortasına
nokta bırakılmış bir kâğıt verildiğinde; kâğıdın ortasına nokta bırakıldığını
görmez, bir kâğıda sahip olduğu için sevinir. Büyük ise verilen bir kâğıda
sahip olduğunu umursamayıp ortadaki noktadan şikayet eder, hatta nokta için
kâğıdı yırtıp atar. Büyüdükçe sevinç duyacağımız şeyler azalır, isteklerimiz
artar ve hiçbir şekilde doymayız.
199. Hiçbir şey değişmedi.
Saat, ağaç, yaprak... Ama sen bakışlarını değiştirdin. Ağacı kereste olarak
gördün. Yaprağa, yaramaz yeşillik dedin. Yaşlandıkça da saate düşman oldun.
200. O'nun sevip
sevmediğini o'na değil de, papatyaları katlederek soranlar; ne sevmeye, ne de
sevilmeye layıktırlar.
201. Uyku, mutluları sever.
202. Hızlı koşma. Hızlı
koşarsan aklın geride kalır. Sonradan gelen aklın da kıymeti yok. Üzülürsün.
203. Birçok güzel,
güzelliği ile dikkat çekme çabasından dolayı aptallaşır. Bu aptallık,
güzelliğin geçici olduğunu anlayıncaya kadardır. Çünkü zamana yenilmeye
tahammül etmek zordur. Sonrasında herkesten daha mutsuz ve kaprisli olurlar.
204. İnsan, ölmeyene kadar
tamamen düzelmez. Ölünce dümdüz olur.
205. "Deniz"
dediğin, herkes için aynı şeyler ifade etmez. Bir de sabahın nurunda uyanıp
denize açılmak zorunda olan balıkçının gözüyle bakmak var.
206. Hayat; hileye müsait
bir oyun değil, sevilmeye hazır çocuk gibidir. Sana gülümsemesi için ona bir
şeyler vermen gerekir.
207.
Benbuhayatıhiçboşlukbırakmadanyaşıyorum.
208. Erkek; rahatlamak
için sevişmeye, kadın ise rahatlamak için sohbet edecek birine ihtiyaç duyar.
209. Hayat, yazılı bir
sınavdır. Ders almamış olanlar; etraftakilerin kâğıtlarından gördüklerini
kopyalarlar.
210. Umut, ulaşılmayacak
olanı elde etme hayalidir. Mantığı olan umut etmez, bugünü en iyi şekilde
yaşar. Umut. Aklın yarınlarda olmasıdır. Bugünü ziyan eder.
211. Aşk da üç harfli,
söylemeden önce besmele çekilmeli. Çarpabilir.
212. Yalnızlığın sesi,
kalabalığın gürültüsünü hissettirmez. Nereye baktığını bilmeden bakarsın
öylece...
213. Akşam gelmez, gelince
de "sabah olmaz" dersin... Boş konuşmayı bırak. Aydınlığı ve
karanlığı gören gözlerine şükret.
214. Akraba; yanındaymış
gibi görünen, aynı zamanda karşında durup ilerlemeni engelleyen duvardır. Dost
dediğin ise, yüzerek geçemeyeceğin nehre köprü olur.
215. Birçok insan, namazı
Allah'tan bir şeyler istemek için kılar.
216. Parmak izimiz ve ten
kokumuz haricinde hiçbirimiz "kendimiz" değiliz. Ten kokusunu parfüm
ortadan kaldırdı. Bir tek parmak izimiz kaldı.
217. Tembellik, en kısa
sürede bağımlılık yapan bir uyuşturucudur.
218. Yalnızlık, en iyi
öğretmendir. Anlatmaz, düşündürür.
219. Ancak
birbirini dinleyebilenlerin anlaşma ihtimalleri vardır.
220. Bırakın kafanız
karışsın, altı üstüne gelsin. Sonucunda ortaya güzel şeyler çıkar. Karışan
tencerenin dibi tutmaz.
221. En
kaliteli sigara bile, verecek dumanı kalmayınca küllüğe basılır.
222. Alkol sarhoşluğu,
yalancıyı bile dürüst yapar. Aşk sarhoşluğu ise çoğu zaman insanı
dürüstlüğünden eder. Çünkü aşığın göze alamayacağı hiçbir tehlike yoktur.
223. Geçmişteki yarım
bıraktıklarını düşünmeye devam edersen, şu anda yaptığın işi de yarım yaparsın.
Düşünen, yarım bırakır. Hatırlayan, ders alır ve tam yapar.
224. İnsanlara bakarken,
en çok da nasıl olmamam gerektiğini öğreniyorum.
225. Hayat; "Oh"
ile başlar, çalışıp "Of" layarak devam eder, yaşlanıp "Ah"
çekerek biter. Bu üç hece arasında geçen zamana ömür denir.
226. Tespihin imamesi
koptuğunda, boncukların her biri bir yana dağılır. Toplamaya kalksan da mutlaka
eksik toplarsın. Boncukları eksik olana da tespih denmez.
227. Bir nefes sonra bile
yaşayacağından emin olmadığı halde, bir sene sonraya plan yapan insan, umutlu
insandır.
228. Geceden güzellik
bekleme, kendi güzelliğini paylaş. Mum alevi gibi. Senden eksilmez, onda da bir
güzellik olur.
229. Dostluk; kıymet
verdiğin insan için, hüzün anında omzunu çürütmeyi göze almaktır.
230. Bir mekâna
girdiğinizde; fiyat düşünmeden yiyip içebiliyorsanız, orada zenginsiniz
demektir.
231. Sağlığı
yerinde olan insanın fukaralığı; kader değil, aklını kullanmamasının
neticesidir.
232. Biz aslında
büyümedik, bedenimizin büyümesine bakarak büyükler gibi davranmaya çalışıyoruz.
233. Demir leblebi gibidir
çaresizlik; ne yutulur, ne de çiğnenir.
234. "Ya
başaramazsam?" düşüncesiyle başladığın işlerin neredeyse tamamı başarısız
olur.
235. Yerinde durduğunu
sanırsın ama ilerleyen zamana göre geri gidiyorsundur.
236. Değer verdiğin kadar
değerin azalır.
237. Herkes birbirini çok
özler ama kimse arayıp sormaz. Sorduğunda; aklındasın, baktığında ise unutalı
yıllar olmuş.
238. Dünyada güzellik
arama, güzel bakınca güzel görürsün.
Güzelliğin ayağına gelmesini bekleme, güzellik
kat.
239. Yalnız içilmez ama
yalnız eğlenilir.
240. Hayatın çok da
ciddiye alınmayacak bir şey olduğunu; dişleri dökük dedenin kahkahasından
öğrendim.
241. Başarmış olmak,
gürültü yapmayı gerektirir. Tavuğun
gıdaklaması gibi... Başarı haline gelene kadar onlarca cefa çekilir her işte.
Başarıya dönüşünce yorgunluk, keyfe dönüşür. Rahatsız olanlar kıskananlar olur.
Tavuğun başarma sesi, sahibine neşe verir. İnsanın başarısı ise yaratıcısına...
242. Hayattan ne kadar az
şey beklersen, günün o kadar güzel geçer. Çünkü aklın beklentinde değil,
bugünde olur.
243. Mantığın ile kalbin
arasında kaldıysan, mantığını seç. Çünkü kalp anlık, mantık ömürlük hesap
yapar.
244. Herkesin bizim gibi
olmadığını kabullendiğimiz zaman, insanların verdikleri sözleri tutmamaları;
bizi hiçbir zaman şaşırtmaz ve üzmez.
245. Hedefine koşarak
ulaşmak isteyen, öncelikle üzerindeki fazlalıkları çıkarmalıdır.
246. Hayattan alınacak
derslerden biri şudur: "Hayattan ders almamış insanlarla bir arada
bulunmayacaksın. Ne saz bilirler, ne söz bilirler, ne de halden anlarlar."
247. Duymasını bilirsen,
su verdiğin çiçeğin teşekkürünü duyar ve gülümsersin.
248. Dünyanın en uzak
noktası sırtımızdır. "Merak etme, arkadayım." diyenlerin ne demek
istediklerini çok sonradan anladık. Meğer bizi, karşıdan gelen felaketlere
karşı siper olarak kullanıyorlarmış.
249. Biz büyüdükçe dünya
küçüldü, sonra baktık ki her birimiz ayrı bir dünyayız. Beraber yürürüz,
beraber ağlarız ama hiçbir zaman iki dünya bir olamayız.
250. Günden güne kötüye
giden dünyada, "Nasılsın?" sorusuna "Aynı" cevabını vermek,
günden güne iyi olmaktır.
251. O kadar garip bir şey
ki zaman, elinde tutarak yürüyemediğin sabun gibi. Hep kayıp düşüyor
ellerinden, kirleniyor, bir daha tutmaya çalışıyorsun ve bu kez eller kirlenmiş
oluyor. Zaman; beraber akmayı ister, tutulmayı değil.
252. "Üzerine ne
konuşulsa boş." diyerek kestirip attığımız öyle çok konu var ki... Hayatımız
boyunca bunlarla ilgilenmemenin eksikliğini yaşarız.
253. Ne göklerde, ne de
geçmişinde ara. Yoluna bakarsan, elbet karşılaşırsın
254. Elinden telefonu
düşürmeyen insanlar, yalnızlıktan korkanlardır aslında. Bu yüzden sürekli
birileri ile iletişim halinde kalmak isterler.
255. İnsan
ne kadar vefasız olursa olsun, kendisi için yapılan fedakârlığı asla unutmaz.
256. Dünyanın en güzel
yerinde yaşasan ne olur ki, bir kalpte yaşamadıktan sonra...
257. İnsanlara; "Sana
ne?" demeyi öğrendiğimiz zaman, kendimiz olmaya başlamışız demektir.
258. Hayat veren su; yeri
geldikçe yakar da, boğar da.
259. Bizi iyi anlayanların
hepsi çok uzaklarda. Bizler de
hep onların yanındayız. Uzaklarda...
260. Herkese yetecek kadar
aşk, herkese yetecek kadar ekmek var bu dünyada. Sırası gelmesin yalnızlığın...
261. Şaşarım da, şu üç
günlük dünyada birbirlerine dargın kalmaya vakit bulanlara şaşarım.
262. Dünyanın en zor
mesleğidir öğretmenlik yapmak. Çünkü durmadan insanlara bir şeyler anlatmaya
çalışıyorlar.
263. Sarılmak; mutluluğu
ikiye katlamak, acıyı ikiye bölmektir.
264. Hepimizin kafasının
içerisinde senfoni orkestrası var. Marifet; hangisinin bozuk çaldığını bulup
düzeltmektir.
265. Hayat; başımıza gelen
her türlü şeyin sonunda "Belki böylesi daha hayırlıdır." demekten
başka çare bırakmıyor...
266. Bırak şimdi gökkuşağı
olmayı. Rengini seç, en çok hangisisin? Bunu bil. En az hangisi? Bunu fark et.
En çok hangisi olmalısın? Bunu düşün. Şimdi ne durumdasın? Bunu anla.
267. Gittiğin yollar seni
bir yerlere ulaştırır ama yolların hiçbiri düz değildir. Giderek bir şeyleri
düzeltmek isteyen insan yol yapsın ki; gidişinin anlamı olsun.
268. Bazı durumlar
karşısında delirmemek için deli gibi gülüp eğlenerek neşenden taviz vermemen
gerekir.
269. Onlarca yıl ömrün en
güzel günlerini toplasak, belki de kelebek ömrü kadar olur.
270. Allah, vereceği zaman
iyiyi veya kötüyü ayırmaz. Çalışan, çalışmayan şeklinde ayırır.
271. Günden güne kötüye
giden dünyada, "Nasılsın?" sorusuna "Aynı" cevabını vermek,
günden güne iyi olmaktır.
272. Ağlayınca geçmiyor.
Düşünemeyecek kadar yoruluyoruz sadece...
273. Dargınlıkta, çocuk
gönüllü ol.
274. Düşündüğüne,
düşünülmen kadar seviniyorsan ne mutlu sana. İnsansın.
275. İnsan, susmayana
kadar kendini dinleyemiyor.
276. Uyuyanın, uykusuzdan haberi
olmaz.
277. Başına gelen, hak
ettiğindir. Hak etmeden başına gelenin ise, ödülünü mutlaka alırsın.
278. Güneşe kavuşmak
isteyen, önce yağmurda yıkanmalıdır.
279. Herkese yetecek kadar
aş varken dünyada, bazı insanlar bu tekdüzelikten kurtulmak için birbirlerini
yer.
280. Gözlük camının kirli
olması, güzel bakmaya engel değildir.
281. Nereye gidersen git,
kafan yerinde olduğu sürece; keşkelerin, belkilerin ve iyikilerin seninledir.
282. Tahammül etmeye
mecbur olduğumuz çok şey var hayatta. Günden güne öldürüyor, can sıkıyor, moral
bozuyor hepsi. Zira bu durum, değnek misali canımızı acıtır ama sabrını
gösteren için gün gelir yemiş veren ağaca dönüşür.
283. Aynı yatağa birkaç
kişi girse de, herkes yalnız uyur.
284. "Allah bir yol
açarsa başarırım" şeklinde değil, "Allah sağlık-kuvvet versin. O
zaman yolumu kendim yapar başarırım" diye düşünürüm. Zirvenin adamı olmak
güzel bir şeydir. Üç yolu var: İlki asansördür ve güvensizdir. İkincisi
basamakları adım adım çıkmaktır, iyidir. Üçüncüsü ise basamakları kendin
yaparak adım adım yükselmendir, bu en iyisidir.
285. Bir de bakarsın yarın
daha iyi olur. Ama sen bugünü en güzel hale getir. Bugün yağmuru yağdırırsan,
serinliği yarına da kalır.
286. İnsanların hepsi
başarılı olmak ister ama birkaçı başarılı olur. Başarılı olanlar; başarmak için
sebepleri olanlardır.
287. İnsanların
hepsi başarılı olmak ister ama birkaçı başarılı olur. Başarılı olanlar;
başarmak için sebepleri olanlardır.
288. Bazen
kendi kendime konuşmamın sebebi, içime atacak yerin kalmadığından...
289. Ne "zengin
oldum" diye sevin, ne de "fukarayım" diye ağla. Gece karanlığın,
karanlık gecenin müjdecisi. Hepsi geçer.
290. Öğrencilik demek, sen
kitaba bakarken hayatın akıp gitmesidir.
291. Yalnızlığım, parmak
izleriyle dolu.
292. Huzur dediğin, beni
bulmayana kadar bir anlam ifade etmez. Tek başına bir hiçtir.
293. Işini istediğin kadar
doğru yap ya da istediğin kadar güzel anlat; kusurlu bakanın gözlüklerini
çıkarmaya yetmez.
294. Hayatın sana şans
vermesini durmadan iste. Gün gelir bütün şansları alır ve cebinde taşır
olursun. Merhametin kalırsa, arada bir hayata şans verirsin. Onun adı da aşktır
ve bütün ceplerini boşaltır verdiğin şans. Çünkü cebin fermuarını açmanı
bekler. Uzattığın biri sana bırakır, kalan hepsini alır. Tek şansın kalmıştır;
o da yaşıyor olmak. Bazen onun da kıymeti olmaz, yalnız kaldığında ölümün nasıl
bir şey olduğunu düşünürsün. Çoğu zaman gözüne güzel görünür.
295. Yeşermeye başlayan
tohumun ödülü, toprağın başına taç olmaktır.
296. Mesele; dünyanın
hangi mevsimde olduğu değil, ruhun hangi mevsimi yaşadığında. Yaprak mı
döküyoruz, yoksa yeşeriyor muyuz, ona bakmalı.
297. Hiç anlamamak, bazen
sonradan anlamaktan iyidir. En azından içi içini yemez insanın.
298. Zaman, alır.
299. Hayat bu.
Kimine gül atar,
kimine de gol.
300. Her tebessüm,
hayattan alınmış bir intikamdır.
301. Elini uzattığın her
dal kuruyorsa, kendi ağaçlarını kendin dik.
302. Bazen her şeyi
bırakıp gidesi geliyor insanın. Gitmeye kalktığın da ise en zorun gitmek
olduğunu anlıyor, oturuyor, düşünüyor...
303. Büyük ağaçların testi
ile taşınan suya ihtiyacı yoktur. Yalnızca Allah'tan yağmur beklerler.
304. İnsan; bedelini
ödemediği bir şeye asla yeteri kadar değer vermez.